Panama Körfezi’nde Aralık ayından Nisan ayına kadar her yıl düzenli olarak gözlemlenen ve bölge için hayati öneme sahip okyanus akıntısı, bu yıl gerçekleşmeyerek bilim dünyasında büyük bir endişe yarattı. Normal şartlarda kuzey rüzgarlarının etkisiyle başlayan Panama Pasifik yükselimi, okyanusun derinliklerinden soğuk ve besleyici suları yüzeye taşıyarak karmaşık bir ekosistemi destekliyor. Bu sistem, mercan resiflerini koruma, deniz canlılarının yaşamlarını sürdürmesini sağlama ve ülkenin yaklaşık 200 milyon dolarlık balıkçılık sektörüne katkıda bulunma gibi kritik işlevler üstleniyor.
Ancak, yapılan araştırmalar, 40 yılı aşkın süredir ilk kez bu sistemin tamamen başarısız olduğunu ortaya koydu. Smithsonian Tropikal Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Aaron O’Dea, Panama’nın deniz biyokütlesinin büyük bir bölümünün, yaklaşık %95’inin, Pasifik tarafındaki bu yükselime bağlı olduğunu vurguladı. Yükselimin gerçekleşmemesi durumunda, denizdeki besin zincirlerinin çökeceği, balıkçılığın ciddi şekilde zarar göreceği ve mercan resiflerinin artan sıcaklık stresiyle karşı karşıya kalacağı belirtiliyor.
Uydu verileri, bu yıl beklenen plankton ve alg patlamasının neredeyse hiç yaşanmadığını gösteriyor. Bu durum, hem balıklar hem de geçim kaynakları bu canlılara bağımlı olan topluluklar için yıkıcı sonuçlar doğurma potansiyeline sahip. Soğutucu akıntının yokluğu, mercan resiflerini kitlesel beyazlama tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Geçmişte ortalama 66 gün süren soğuk dönem, bu yıl sadece 12 gün sürdü. Deniz suyu sıcaklığı normalde 19 dereceye kadar düşerken, bu yıl 23 derecenin altına inmedi. Bilim insanları, kuzey rüzgarlarının süresinde %74’lük bir azalma olduğunu tespit etti.
Bu durumun tek seferlik bir olay mı, yoksa küresel iklim değişikliğinin kalıcı bir sonucu mu olduğu henüz net değil. Bu belirsizlik, bilim insanları için kritik bir soru işareti oluşturuyor. Araştırmacılar, bu yılki La Nina koşullarının etkili olabileceğini düşünmekle birlikte, küresel hava düzeninde kalıcı bir kaymanın da olasılık dahilinde olduğunu belirtiyorlar. Bu durumun nedenleri ve uzun vadeli etkileri hakkında daha fazla araştırma yapılması gerektiği vurgulanıyor.