Mutlaka Okunmalı: Soygun – Bilim Kurgu & Fantastik Romanlar
Soygun tüm zamanların en sevilen kurgu yöntemlerinden birisidir. Özellikle soygunun nasıl yapıldığı, soygunun hangi sonuçlara yol açtığı okur tarafından merak edilir. Soygun ve fantastik – bilim kurgu türünü bir arada görmek ise okurlar için daha keyifli bir okuma deneyimi yaşatabilir. Üslupları ve öyküleri ile en etkili soygun – fantastik & bilim kurgu kitaplarını bir araya getirdik.
Phlebas’ı Hatırla
“Banks’in kitaplarından hiçbirini okumadıysanız, birini okuyun. Sonra bir başkasını… Kötü kitapları bile iyidir, iyileriyse hayret vericidir.” –Neil Gaiman
“Banks bir fenomen… alışık olmadığımız caziplikte bir enerji ve zarafetle, katıksız bilimkurgu yazıyor.” –William Gibson
Hem spekülatif kurgu hem de ana akım edebiyat sahasında eserler veren Iain M. Banks, ütopyacı bilimkurguyu Kültür Serisi kitaplarıyla devasa bir oyun sahnesine taşısa da ideolojilerle ilgili derdini, tarihsel bakış açısını asla kaybetmedi. Her ne kadar kariyerindeki ilk büyük çıkışını 1984 yılında yayımlanan Eşekarısı Fabrikası adlı kitabıyla yakalasa da döneminin en önemli yazarlarından biri olmasını sağlayan eserleri bilimkurgularıydı. Phlebas’ı Hatırla ile başlayan Kültür Serisi ise birçoklarınca sadece uzay operasının değil bilimkurgunun en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Savaş galaksiye yayılmıştı. Kayıp milyarlarcaydı. Uydular, gezegenler, yıldızlar mahvoluşun eşiğindeydi. Hepsinin ardında ise tarihin başlangıcından beri birbiriyle kavgası devam eden fikirler vardı. İdirliler inançları için savaşıyorlardı; Kültür ise varoluş hakkını korumak için. Bu savaş prensiplerin savaşıydı. Teslim olmak söz konusu olamazdı.
Bu kozmik çatışmanın ortasında kalan ve bir Değişçin olan Horza ise belki de hayatının görevindeydi. Terk edilmiş bir Ölü Gezegeninin labirentlerinde, kaçak bir Zihin saklanıyordu. İdirliler de Kültür de sofistike bir yapay zekâ birimi olan Zihin’in peşindeydi. Horza makineler ve insanlardan oluşan bir mürettebatla o Zihin’i bulmak zorundaydı. Onun ve milyarların hayatı buna bağlıydı. Tek bir kişi koca bir galaksinin seyrini değiştirebilecek miydi?
Phlebas’ı Hatırla, cevabı kolay olmayan soruların kitabı.
Adalet
Bir zamanlar Toren’in Adaleti binlerce bağılıyla galaksiye korku salan devasa bir uzay gemisiydi. Şimdi ise yıllar süren intikam planını uygulayacak tek bir kişiden ibaret.
“Beklenmedik, merak uyandırıcı ve fazlasıyla havalı. Ann Leckie işini biliyor… Breq gibi bir kahramanla ilk kez karşılaşıyorum. Bunun ne kadar hoşuma gittiğini anlatamam.”
-John Scalzi, Yaşlı Adamın Savaşı serisinin Hugo ve Locus ödüllü yazarı-
Locke Lamora’nın Yalanları
“Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğneyle ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk… çok fazla çalıyor.” Camorr şehri, tarihi boyunca pek çok soysuzluğa, yolsuzluğa, uğursuzluğa, hırsızlığa tanıklık etmiş, büyülü atmosferinde her birini tek tek sindirebilmiştir; Camorr’un Belası’nın ismi şehrin nemli duvarlarında yankılanana dek… Camorr’un Belası’nın yenilmez bir silahşor, usta bir hırsız, duvarlardan geçebilen bir hayalet ve fakirlerin dostu olduğu söylenir. İşte o efsanevi “Bela” narin yapılı, gözü kara ve becerikli Locke Lamora’dır. Locke kimsenin beceremediği bir ustalıkla zenginleri soymasına rağmen, bir başka efsanedeki büyük okçunun aksine çaldıklarından fakirlere tek bir kuruş bile koklatmaz. Locke’un tüm kazancı kendisi ve isimlerinin hakkını fazlasıyla veren hırsızlar çetesi Centilmen Piçler içindir.
Onların sahip olduğu tek ev olan ve her türlü dümen, hile ve numaralarını gerçekleştirdikleri kadim Camorr şehrinin kaprisli ve renkli yeraltı dünyası, içten içe çürümekte ve gizli bir savaş yüzünden parçalanmaktadır. Tek ayak üzerinde onlarca yalan söyleyen Locke ve çetesi, bu büyülü dünyada bu kez tek ayaklarını bile yere basamadan içerisine düştükleri ölüm oyunundan kurtulmak zorundadır. Yarattığı dünya ve kuvvetli kalemi sayesinde Patrick Rothfuss, Brandon Sanderson gibi isimlerle adı sık sık anılan Scott Lynch, çarpıcı romanı Locke Lamora’nın Yalanları’ında bir macera kitabının sürükleyiciliğini, bir fantastik kitabın yaratıcılığıyla birleştirip üzerine George R. R. Martin’in okuyucuyu beklemediği yerden vurmayı başaran anlatımını katıp, bizlere eşsiz bir hayal dünyası sunuyor.
Hobbit
Kitaplarında hayal gücünün büyük eseri olan Orta Dünya’yı konu alan usta dilbilimci J.R.R Tolkien, Hobbit’te okurları tüm olayların başlangıcına götürüyor. Yayımlandığı 1937’den bu yana etkisini yitirmeyen eser, daha sonraları Yüzüklerin Efendisi serisi ile daha büyük bir üne kavuşuyor.
Tolkien’in müthiş yaratıcı zekası ile kurgulanan Hobbit, okuyucuları bilinen insan ırkının dışında cüceler, Elfler, Orglar, büyücüler, ejderhalar ve Goblinler gibi çeşitli ırklar ile tanıştırıyor. Orta Dünya’nın kaderini belirleyecek olan savaşın olağanüstü bir kurgu ile işlendiği bu roman, sizi de etkisi altına alacak ve macera dolu bir dünyaya yolculuğa çıkaracak.
Orta Dünya Evreni’nde İyiler ve Kötüler Arasında Büyük Savaş
Romanın ana kahramanı, Bilbo Baggins adıyla okur karşısına çıkar. Baggins, oldukça mutlu ve huzurlu yaşayan bir hobittir. Ta ki bir gün, ak sakallı ve uzun saçlı büyücü Gandalf ve cüceler kapısını çalana dek… Dağ yamacında yaşayan cüceler, kendilerinin tüm hazinesini alan ve savaşçı cücelerin de ölümüne neden olan Smaug isimli kötü kalpli bir ejderhayı yenmek istemektedirler. Bunun için ise tehlikeli bir dağa ulaşmaları gerekmektedir. Büyücü Gandalf ve cüceler, Bilbo Baggins’in de bu yolda kendilerine eşlik etmesini ister. Baggins hiç istemese de kendisini bu maceranın içerisinde bulur.
Ejderhaya çıkan yolculuk elbette ki kolay olmayacaktır. Yol boyunca pek çok tehlike ile karşı karşıya gelen kahramanlar, Elfler ve Orklar gibi pek çok ırk ile savaşmak zorunda kalır. Onları tüm bu tehlikelerden kurtaran ise Gandalf olur. Bu esnada Baggins, içindeki maceraperest ruhu keşfeder ve gücünün farkına varır. Diğer taraftan yolculuğu tamamlayan ekip, sonunda ejderhanın bulunduğu dağın kapısını açmayı başarır. Ejderhanın koruduğu hazinenin içerisinde, her şeyden değerli bir taş bulunmaktadır. Bu taşı ele geçiren, gücü kendisinde bulacaktır.
Ejderhadan taşın alınması görevi ise elbette ki Baggins’e verilir. Ancak bu görevi ejderhayı uyandırmadan yapamayan Baggins, ejderhanın sinirlenip başka bir köye saldırmasına neden olur. Usta bir ok hamlesi ile ejderhanın öldürülürken, çevre köylere dağın ve hazinenin sahipsiz kaldığı bilgisi ulaşır. Bu andan itibaren ekibi zorlu bir savaş bekleyecektir. Dağ, hazineler ve taş düşmanlardan korunabilecek midir?