Şubat ayında ilk kez meclise sunulan ancak Mart ayında geri çekilen yasa tasarısı, Haziran ayında yeniden gündeme alınmıştı. Yasayla birlikte Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede kurumsal bir çerçeveye kavuşmuş oldu.
Paris Anlaşması Taahhütleri ve 2053 Hedefi
İklim Kanunu, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması kapsamında sunduğu Ulusal Katkı Beyanı (NDC) çerçevesinde 2038 yılına kadar sera gazı emisyonlarını artıştan %41 oranında azaltmayı ve 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı amaçlıyor. Kanun, aynı zamanda Türkiye’nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) doğrultusunda yeşil kalkınma vizyonunu da destekliyor.
İklim Kanunu Ne Getiriyor?
Yeni kanun; sera gazı emisyonlarının azaltılması, yeşil dönüşümün hızlandırılması, iklim değişikliğine uyum, emisyon ticaret sistemi ve sınırda karbon düzenleme mekanizması gibi başlıkları kapsıyor. Özellikle sanayi sektöründeki büyük karbon ayak izi salan kuruluşlar için zorunlu azaltım hedefleri ve idari yaptırımlar öngörülüyor.
Uzun süredir gönüllü olarak karbon ayak izi ve su ayak izi hesaplamaları yapan özel sektör kuruluşları için bu uygulamalar artık birçok sektör için zorunlu hale gelecek. Bu bağlamda özel ve kamu kurumlarının, net sıfır hedeflerine uyum sağlaması yasal zorunluluk haline geliyor.
Adil Geçiş ve İklim Adaleti İlkeleri
Kanun, özellikle sosyal eşitliği önceleyen ilkeleriyle dikkat çekiyor. “Adil Geçiş”, kırılgan grupların korunması ve yeşil iş olanaklarının artırılması anlamına gelirken; “İklim Adaleti” ise iklim krizinden orantısız etkilenen kesimlere yönelik eşitlikçi politikaların uygulanmasını içeriyor.
Bunlara ek olarak eşitlik, ihtiyatlılık, katılımcılık, entegrasyon, sürdürülebilirlik, şeffaflık ve ilerleme ilkeleri, Türkiye’nin iklim politikalarının omurgasını oluşturacak.
Sanayiye Yol Haritası, Yüksek Emisyonlara Yaptırım
İklim Kanunu ile birlikte Türkiye’de ilk kez karbon emisyonlarına yönelik bağlayıcı düzenlemeler ve denetim mekanizmaları devreye giriyor. Sanayi kuruluşlarının karbon ayak izi sınırları netleştirilirken, yüksek salınım yapan firmalara maddi ve idari yaptırımlar uygulanabilecek. Bu adım, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası pazarlarda rekabet edebilmek için de kritik önem taşıyor.
Uzmanlar, iklim kanununun sanayiye net bir yol haritası sunacağını, firmaların bu süreçte sürdürülebilirlik danışmanlığı gibi profesyonel desteklerle dönüşüm sürecini daha verimli yönetebileceğini belirtiyor.
İddialara Yanıt: Tarım ve Diğer Alanlar Olumsuz Etkilenmeyecek
İklim Kanunu kamuoyunda bazı spekülasyonlara da neden olmuştu. Özellikle tarım faaliyetlerinin kısıtlanacağı yönündeki iddialar, çevre ve iklim uzmanları tarafından asılsız olarak değerlendirildi. Uzmanlara göre, kanun taslağı incelendiğinde tarımsal üretimi doğrudan olumsuz etkileyecek herhangi bir düzenleme bulunmuyor.
Kanun Maddeleri ve Yapısı
İklim Kanunu üç ana kısımdan ve çeşitli bölümlerden oluşuyor:
- Genel Hükümler: Amaç, kapsam, tanımlar ve temel ilkeler
- İklim Değişikliği ile Mücadele: Sera gazı azaltımı, uyum faaliyetleri, planlama araçları ve karbon fiyatlandırma sistemi
- Gelirler, Yaptırımlar ve Çeşitli Hükümler: Yeşil dönüşüm destekleri, idari yaptırımlar, denetim yetkileri ve geçiş hükümleri
Özellikle “Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)” ve “Gönüllü Karbon Piyasaları” gibi mekanizmalarla Türkiye, düşük karbonlu ekonomiye geçiş sürecini uluslararası standartlara uygun biçimde yönetecek.
Neden Bu Kanuna İhtiyaç Vardı?
Türkiye, Akdeniz havzasında yer alması ve gelişmekte olan bir ülke olması sebebiyle iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler arasında bulunuyor. İklim Kanunu ile birlikte Türkiye, hem iç pazarda çevre duyarlılığını artırmayı hem de dış pazarda rekabet gücünü korumayı hedefliyor.
İklim Kanunu Ne Zaman Yürürlüğe Girecek?
2 Temmuz 2025’te TBMM Genel Kurulu’ndan geçen İklim Kanunu, milletvekillerinin nihai onayından sonra Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girecek. .