Almanya’nın en yüksek devlet onuru kabul edilen bu nişan, 1 Ekim Çarşamba günü Berlin’deki Bellevue Sarayı’nda düzenlenecek törende Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından takdim edilecek.
Özdamar ile birlikte ödüle layık görülen 24 kişi arasında, toplumsal refaha katkılarıyla öne çıkan 16 kadın ve 9 erkek yer alıyor. Cumhurbaşkanlığı açıklamasında, bu isimlerin “Almanya’daki toplumsal yaşamın gelişmesine olağanüstü katkı sundukları” vurgulandı.
Toplumsal Belleğe Katkı Sunan Eserler
Özdamar, uzun soluklu edebi ve sanatsal kariyeri boyunca, Almanya’da göçmen işçilerin yaşamlarına odaklanan öncü eserler üretti. Cumhurbaşkanlığı açıklamasında, Özdamar’ın 1980’lerin başında Almanya’daki Türk işçilerin yaşamını konu alan ilk kadın yazar olduğu hatırlatılırken, karakterlerini “insani sıcaklıkla” betimlediği ve otobiyografik romanlarında çağımızın panoramasını sunduğu ifade edildi.
Bir Göç Hikâyesi ve Tiyatro Tutkusu
1946’da Malatya’da doğan Emine Sevgi Özdamar, çocukluk yıllarını İstanbul ve Bursa’da geçirdi. Henüz 12 yaşındayken Bursa Devlet Tiyatrosu’nda sahneye adım atan Özdamar, 1965’te Avrupa’ya göç etti. Almanya’daki ilk yıllarında bir fabrikada çalışan yazar, Almanca’yı dinleyerek ve okuyarak öğrendi; ardından Goethe Enstitüsü’nde eğitim aldı.
1970’te İstanbul’da tamamladığı oyunculuk eğitiminin ardından, Bertolt Brecht ve Peter Weiss gibi önemli isimlerin eserlerinde rol aldı. Ancak 1971 darbesi sonrası Türkiye’de tiyatro yapma koşullarının kısıtlanmasıyla yeniden Berlin’e döndü. Hayalini kurduğu Volksbühne Tiyatrosu’nda Benno Besson ve Matthias Langhoff’un asistanlığını yaptı; tiyatro çalışmalarını Paris ve Avignon’a taşıdı. Paris’te yüksek lisansını tamamlayarak tiyatro eğitimini akademik düzeye taşıdı.
Tiyatronun Ardından Edebiyatta Sıçrayış
1982 yılında yazdığı ve 1986’da sahnelediği “Karagöz Almanya’da” adlı tiyatro oyunu, bir Türk yazarın Almanya’da büyük bir sahnede yer alan ilk eseri oldu. Bu oyun, Almanya’ya göç eden işçilerin yaşamını mizahi ve eleştirel bir bakışla anlattı.
Edebi çıkışını 1991’de yayımlanan otobiyografik romanı “Hayat Bir Kervansaray” (Das Leben ist eine Karawanserei) ile yapan Özdamar, bu eseriyle Ingeborg-Bachmann Ödülü’ne layık görüldü. Roman, 2007’de “Hayat bitmeden okunması gereken 1001 kitap” listesine alındı. Ardından gelen “Haliç Köprüsü” (Die Brücke vom Goldenen Horn) ve “Garip Yıldızlar Dünyaya Bakıyor” (Seltsame Sterne starren zur Erde) romanlarında da hem bireysel hem toplumsal hafızaya ışık tutmayı sürdürdü.
Almanca Edebiyatta Özgün Bir Ses
Özdamar’ın eserleri, Alman edebiyatında “Türk aksanıyla şiirsel bir ton” kazandırdığı için büyük övgü topladı. 2021’de yayımlanan “Gölgelerle Sınırlandırılmış Bir Alan” (Ein von Schatten begrenzter Raum) adlı romanı, eleştirmenler tarafından yazarın yaşamını taçlandıran bir yapıt olarak değerlendirildi.
Yazar, Chamisso, Kleist, Carl-Zuckmayer Madalyası, Bavyera Kitap Ödülü gibi pek çok önemli ödülün yanı sıra, 2022 yılında Almanca edebiyatın en prestijli ödülü olan Georg-Büchner Ödülü’nü kazandı. Jüri, Özdamar’ın farklı diller, kültürler ve dünya görüşleri arasında “entelektüel ve şiirsel bir diyalog” kurduğunu vurguladı.