- İstanbul Tiyatro Festivali, Scapino Ballet Rotterdam’ın dikkat çekici eseri “Katedral” ile perdelerini açtı. Arvo Pärt’in besteleri, gösterinin yoğun etkisini pekiştiriyor.
Koreograf Marcos Moreau, Astrid von Leeuwen ile gerçekleştirdiği söyleşide, estetiği alışılmışın dışında aradığını belirtiyor. Seyircinin rahatlayıp keyif alabileceği bir yapım olmadığını vurgulayan Moreau, izleyicilerin dünyanın gidişatını ve kendilerinin bu tabloda nerede durduğunu sorgulamasını amaçlıyor.
Söyleşide Moreau, dini, evreni, sanatı ve dijital çağı ilgi alanları olarak tanımlıyor. Sahnedeki Pieta heykeli, meteor ve astronot gibi imgelerin birer yolculuğun, bir rüyanın parçaları olduğunu, uyanıldığında her şeyin hem önemli hem de önemsiz olabileceğini ifade ediyor. Moreau’nun diğer çalışmalarının da ilerleyen yıllarda izleyiciyle buluşması umuluyor.
Festival, yerli ve yabancı toplulukların performanslarıyla hız kesmeden devam ediyor. Katalan tiyatro grubu Baro D’Evel, 2023 Avignon Tiyatro Festivali’nde ses getiren “Biz Kimiz?” adlı oyunuyla sahnede. Camille Decourtye ve Blai Mateu Trias’ın yazıp yönettiği yapım, kalabalık ve enerjik kadrosuyla dikkat çekiyor. Oyunda doğaçlamanın önemi vurgulanırken, espriler ve gülüşmeler eşliğinde temel bir sorgulama başlatılıyor: “Biz kimiz?”
Oyunun sahne tasarımı da dansçılar, müzisyenler, palyaçolar, çocuklar ve hayvanlar kadar güçlü bir kimlik taşıyor. Kilden yapılan, bozulan ve yeniden yaratılan nesneler, belki tepeler, belki de yeşilini yitirmiş ormanları temsil ediyor. Kırık camlar, atıklar ve kaygan bir zeminde tutunma mücadelesi verenler, bireyler ve toplumlar arasındaki garip döngüyü yansıtıyor. Dünyaya karşı verilen mücadele, yaşamın her alanındaki düşüşler, kalkışlar, direnişler ve sorgulamalar, canlı bir atmosferde dans ve müzikle anlatılıyor. Yönetmenlerle yapılan bir söyleşide sanatçılar, yaşamın kırılganlığını ve sürekli bir denge kurma çabasını vurguluyor. Toplumların da benzer bir eşikte, bir çöküş içinde olduğunu belirterek, performanslarında iç ve dış dünya arasındaki görünmez bağları açığa çıkarmaya çalıştıklarını ifade ediyorlar. Performansın sonundaki manifestodan bir alıntı, “biz”e dair bir arayış ve sorgulama sürecini özetliyor: “Dışarıyı ayakta tutan içerisi/ Bu nasıl güzel olur, denemeye değer! Ne pahasına olursa olsun, olduğumuz kişi olalım işte./ Biz etraftaki her şeyiz, dünyayız ve onun çevresiyiz./ Biz şu sıkıntıyız/ sürekli gündeme gelirken inkar eden bu dışarıyı, bu içeriyi/ Biz usulca haykıran her şeyiz, hayat bir kez oynanıyor diye/ Bir yandan neden? bir yandan neden olmasın? Biz bu ‘tekrar’ız bu ‘asla’yız ebediyen. Bizler beklediğimiz şeyleriz.”
Down sendromlu sekiz oyuncunun sahnelediği “Hamlet”, festivalin merakla beklenen ve ilgiyle izlenen yapımlarından biriydi. 2024 Edinburgh Festivali’nden gelen bu oyun, Teatro La Plaza (Peru) tarafından yönetmen Chela de Ferrari’nin Shakespeare’in tragedyasından yaptığı serbest bir uyarlama. Yönetmen, yapıbozum tekniğini kullandığını belirtiyor ve seyircinin “Bu Hamlet’le kimi görmeye izin veriyoruz? Kim sahnede ve toplumda konuşabiliyor? Dünya sana var olma hakkını tanımıyorsa ‘olmak’ ne demektir?” sorularını sormasını amaçladığını ifade ediyor. Oyuncular, soyut varoluşsal dilemmaları temsil etmek yerine, onları bizzat yaşıyorlar. Bu yapım, Hamlet’in sorusunu hayata dair gerçek bir kolektif soruya dönüştürüyor. “Olmak ya da olmamak” sorusu, sekiz Down sendromlu oyuncu tarafından dünyaya soruluyor. Oyuncular, Hamlet ve diğer rollerde, belli sahnelerden alıntılarla çift yönlü bir yüzleşme gerçekleştiriyorlar: kendileriyle, kendi eksikleri veya fazlalıklarıyla ve bu yönleri üzerinden seyirciyle yaşanan bir yüzleşme. Bu durum, seyircinin de kendiyle yüzleşmesine olanak tanıyor. “Bu Hamlet’te kusurlar gizlenmiyor; kekelemeler, duraksamalar, hatta boşluk anları oyuncuların elinde yeni birer estetik araca dönüşüyor. Güzelliğin alışılmadık yerlerde de bulunabileceğini hatırlatan bir sahne dili kuruluyor.”
Yönetmen, oyuncular ve emeği geçen tüm ekip tebrik ediliyor.
