Gürsel Korat’ın yeni eseri “Sokakların Ölümü”, Everest Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Kitap, fiziksel mekanların ötesinde bir ulusun hafızasının, sesinin ve ruhunun nasıl yitirildiğine dair derin bir sorgulama sunuyor.
Korat, okuyucuyu çocukluk anılarından başlayarak Anadolu şehirlerinin kaybolan izlerinin peşine düşürüyor. Yok edilen mahallelerin, sessizleşen meydanların ve unutulan sokakların tanıklığına odaklanıyor. Yazar, bu çalışmanın sadece bir nostalji kitabı olmadığını, bilakis kaybolan kültürel dokunun ardından yazılmış etkili bir ağıt ve aynı zamanda bir uyarı niteliği taşıdığını vurguluyor. Sokakların yok oluşu, geçmişle kurduğumuz bağların da zayıflamasına neden oluyor.
Kitapta, Kapadokya’dan Kayseri’ye uzanan bir coğrafya mercek altına alınıyor. Kayseri’nin “tektonik kardeşi” olarak nitelendirilen Pompei’ye kadar uzanan bu coğrafyada sokaklar, eski yollar ve ören yerleri üzerinden bir anlatı kuruluyor. “Sokak” kavramı temel izlek olarak ele alınsa da, sokaklardan geniş meydanlara, uçsuz bucaksız yollara, denizlere ve dağlara doğru bir yolculuğa çıkılıyor. Yazar, kendini bir “sokak gezgini” olarak tanımlayarak, gezdiği her kentte, dağlara ve denizlere baktığında bile sokağa ait izlenimler edinmeye çalıştığını belirtiyor.
Korat, sokaklarını koruyan bir ülkenin gerçek anlamda “vatan” olabileceğine inanırken, sokaklarını yok eden bir ülkenin ise sadece bir barınaktan öte bir anlam taşımadığı görüşünü savunuyor. Bu düşünce, kitabın temel savını oluştururken, okuyucuyu kentsel dönüşüm, kültürel miras ve kimlik gibi kavramlar üzerine düşünmeye davet ediyor. “Sokakların Ölümü”, kentlerin sadece fiziksel yapılarından ibaret olmadığını, aynı zamanda bir toplumun belleğini ve kimliğini şekillendiren önemli unsurlar olduğunu hatırlatıyor.
 
									 
					