- Selanik Uluslararası Film Festivali, Fransız sinemasının ve dünya sinemasının önemli isimlerinden, aynı zamanda tiyatro dünyasının da tanınmış oyuncusu Isabelle Huppert’e Altın İskender Onur Ödülü takdim etti. Festival kapsamında Huppert’in kariyerinden 15 film gösterildi. Huppert, “Sahne’den Ekran’a” başlıklı bir ustalık sınıfı da gerçekleştirdi ve Copacabana filminin özel gösterimine kızı Lolita Chammah ile birlikte katıldı.
Ustalık sınıfında Huppert, tiyatro ve sinema alanındaki engin bilgi birikimini dinleyicilerle paylaştı. Etkinliğin moderatörlüğünü Yunan yazar ve şair Ersi Sotiropoulou üstlendi. Selanik’e sıklıkla gelen ve filmleri festivalin vazgeçilmez bir parçası olan Huppert, gerçekleştirdiği projelerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Canlandırdığı karakterlerle kurduğu bağı vurgulayan oyuncu, seçkin yönetmenlerle çalışma fırsatı bulduğu için kendini şanslı hissettiğini ve festivalde gösterilen filmlerin özel bir seçki olduğunu belirtti.
Huppert, konfor alanının dışına çıkmayı tercih ettiğini ve ilk kez oyuncu gibi hissettiği filmin Macar yapımı The Heiresses olduğunu açıkladı. Yurt dışında çalışmanın kendisine farklı bakış açıları kazandırdığını ifade eden Huppert, karmaşık karakterleri canlandırmanın kendisi için zor olmadığını, ancak güvenmediği bir yönetmenle çalışmanın zorlayıcı olabileceğini söyledi. Yönetmen ve oyuncu arasındaki ilişkinin karşılıklı güvene dayanması gerektiğini vurguladı. Kariyeri boyunca kadınların ön planda olduğu rolleri tercih ettiğini ve bilinmeyene duyduğu merakın kendisini sürekli yeni arayışlara yönelttiğini belirtti. Sinematik ürünlerin tüketim biçiminin değiştiğini, ancak kendisi için değişmeyen şeyin bilinmeyeni arayışı olduğunu dile getirdi.
İlk kez dört yaşındayken babasının çektiği bir videoda kamera karşısına geçen Huppert, bir role bürünürken düşünmeye zaman olmadığını, performans anında her şeyin o anla ilgili olduğunu söyledi. Alman tiyatrosunun önemli isimlerinden Peter Zadek ile çalışmanın kendisi için değerli bir deneyim olduğunu belirtti. Tiyatronun hem fiziksel hem de zihinsel olarak yorucu olduğunu, ancak sahnede hayali bir dünyanın oluştuğunu ifade etti. Sarah Kane’in “4.48 Psikoz” oyununda natüralizm ve realizmle çelişen soyut bir unsurun bulunduğunu ve sahnede iki saat hareketsiz kaldığını anlattı. Tiyatroda iyi bir performans sergilemek için izleyicinin varlığını unutmak gerektiğini vurguladı. Claude Chabrol’ün The Ceremony ve Michael Haneke’nin Piyano Öğretmeni filmlerine değinen Huppert, bu filmlerin sınıflar arasındaki mücadeleyi, politik yorumları ve gerilimi ustalıkla yansıttığını belirtti.
Huppert, belirli bir oyunculuk metodu izlemediğini, bunun bilinçli bir karar olmaktan ziyade miras aldığı bir yaklaşım olduğunu söyledi. Geçmişte iyi ve kötü karakterler arasındaki ayrımın net olduğunu, ancak günümüzde bu sınırların bulanıklaştığını vurguladı. Oyuncularda özgürlük duygusunun önemine dikkat çeken Huppert, tek bir tiyatro geleneğine bağlı kalmanın doğru olmadığını ve hem tiyatroda hem de sinemada özgür olunması gerektiğini ifade etti.
Michael Cimino’nun ‘Cennet’in Kapısı’ filminin kendisi için fantastik bir deneyim olduğunu söyleyen Huppert, filmin gişedeki başarısızlığının kendisini etkilediğini, ancak başarısızlığın tüm yükünü tek başına taşıyamayacağını belirtti. Karmaşık ve tartışmalı karakterleri canlandırmasına rağmen, onları sevimsiz kılmamaya özen gösterdiğini ifade etti. Kızıyla beraber rol aldığı Copacabana filmi için, anne-kız arasındaki dengeyi bozarken kuşakların iletişimsizliğine derinlemesine yorum yapan bir komedi olduğunu söyledi.
