Türkiye’deki sabit internet hizmetleri, uzun yıllardır süregelen bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Milyonlarca kullanıcının bir dönem mağduriyetine yol açan Adil Kullanım Noktası (AKN) uygulamasından, asimetrik hız dayatmalarına, yüksek fiyatlardan altyapı eşitsizliklerine kadar pek çok sorun hala çözüm bekliyor. Dünyanın en pahalı ülkelerinden biri olarak bilinen İsviçre’de dahi, haneler 10 Gbps simetrik internete uygun fiyatlarla erişebilirken, Türkiye’de çok daha düşük hızlara ulaşmak hem zorlu hem de mantıksız bir şekilde maliyetli.
Mevcut fiber altyapı, teknik olarak simetrik hızları desteklemesine rağmen, ev kullanıcılarının yükleme (upload) hızları kasıtlı olarak düşük tutuluyor, bu durum da fiyat-performans dengesini gerçekçi olmaktan uzaklaştırıyor. Artık bu konudaki rahatsızlığı dile getirme zamanı geldi. Türkiye’deki sabit internetin neden bu duruma geldiği, operatörlerin uyguladığı fiyat ve hız politikaları, kullanıcıların karşılaştığı sınırlamalar ve bu sorunların çözümü için atılması gereken adımlar tüm açıklığıyla ortaya konulmalı.
Türkiye’deki ve dünyadaki fiber internet gerçeği karşılaştırıldığında çarpıcı farklar ortaya çıkıyor. İsviçre’deki bir operatör olan Sunrise, 10 Gbps’ye kadar simetrik hız sunan bir paketi yaklaşık 2400 TL’ye satıyor. Oysa Türkiye’de, en yaygın altyapıya sahip olan Türk Telekom aboneleri, hala 16, 24 veya 50 Mbps gibi ADSL döneminden kalma hızlara, 18 ay taahhüt ve aylık yaklaşık 800 TL’ye varan fiyatlarla mahkum ediliyor. Bu durum sadece bir hizmet sağlayıcıya özgü değil; Turkcell’den Vodafone’a kadar birçok yerde benzer manzaralarla karşılaşmak mümkün.
Fiber altyapıya erişebilen az sayıdaki kullanıcı ise, 1000 Mbps indirme hızına aylık 1000 TL’nin üzerinde bir ücret ödeyerek ulaşabiliyor. Ancak asıl sorun, fiyatın ötesinde, yükleme hızının sistematik olarak kısıtlanmasıdır.
AKN uygulamasının sona ermesi, operatörlerin kısıtlama alışkanlıklarını değiştirmedi. Bugün karşımıza çıkan tablo, farklı bir başlık altında olsa da aynı mantığı taşıyor. Bu kez kota yerine yükleme hızı kısılıyor. 1000 Mbps indirme hızına sahip paketler, 40-50 Mbps yükleme hızıyla sınırlandırılıyor, bu da kullanıcıya sunulan internetin geri gönderme kapasitesinin ciddi şekilde kısıtlanması anlamına geliyor.
Türkiye’deki büyük operatörlerde durum tam olarak böyle. 1000 Mbps alan kullanıcılar, günlük kullanımda 800-900 Mbps’lere ulaşan indirme hızları görebilirken, yükleme hızı 50 Mbps’yi geçmiyor. Bu paket için istenen ücret ise aylık 1000 TL’nin üzerinde. Aynı operatörün 16, 24, 50 ve 100 Mbps gibi hızlara sahip paketleri ise yaklaşık 800 TL fiyatla satılıyor. 16 Mbps ile 100 Mbps ADSL bağlantılarının 1000 Mbps fiber ile arasındaki fiyat farkı, tüketicinin yüksek paketlere yönlendirilmesine neden oluyor.
Yükleme hızının düşük tutulmasının temel nedeni, ticari modelde gizli. Büyük operatörler, yüksek yükleme hızını kurumsal paketlere ayırıyor. Simetrik bağlantı, bulut hizmetleri, yedekleme çözümleri ve veri merkezleriyle çalışan şirketler için bu hizmetler, daha yüksek fiyatlarla satılıyor. Bireysel kullanıcının yükleme hızı düşük tutuldukça, simetrik hıza sahip kurumsal paketlerin fiyatı daha rahat yükseltilebiliyor.
Oysa, 1000’e 50 yerine 1000’e 1000 sunulsa, fiber altyapıdan gerçek anlamda simetrik olarak faydalanılsa, yüksek hız paketlerine olan talep katlanarak artacaktır.
Türkiye’de kendi altyapısını inşa eden ve bulunduğu bölgelerde 1000’e 1000 simetrik internet sunan alternatif sağlayıcılar da bulunuyor. Ancak bu ve benzeri hizmet sağlayıcıların altyapı haritası henüz sınırlı.
Türkiye’deki gençlerin geleceği, yükleme hızına ve bu zihniyete takılmamalıdır. Uzaktan çalışan mühendisler, içerik üreticileri, küçük girişimler ve dijital ekonomiye katılım sağlamak isteyen herkes için yeterli yükleme hızı hayati öneme sahiptir. Ev kullanıcılarının yükleme hızını bilerek düşük tutmak, ülkenin kalkınma stratejisini de doğrudan etkileyen bir karar olarak değerlendirilmelidir.
Çözüm bellidir: Şeffaf fiyatlandırma, simetrik hız ve erişilebilir altyapı.
