Teknoparklar ve Ar-Ge merkezleri için vergi avantajıyla bağlantılı yeni bir dönemin sonuna yaklaşılıyor. 4691 ve 5746 sayılı kanunlar kapsamında tanınan vergi avantajlarından yararlanmak isteyen şirketler için 31 Aralık 2025 kritik bir tarih. Bu tarihe kadar yapılması gereken yüzde 3’lük yatırım zorunluluğu, şirketlerin stratejik kararlar almasını ve kaynaklarını doğru yönlendirmesini gerektiriyor. Bu yükümlülük, sadece yasal bir gereklilik olmanın ötesinde, girişimcilik ekosistemine yeni kaynaklar sağlayarak Türkiye’nin inovasyon potansiyelini artırma fırsatı sunuyor.
Bu bağlamda, şirketler akıllı yatırım fonlarına yönelerek hem yasal yükümlülüklerini yerine getirebilir hem de Türkiye’nin teknolojik gelişimine katkıda bulunabilirler. Uzmanlar, bu yükümlülüğün doğru değerlendirilmesi halinde, girişimcilik dünyasına önemli bir kaynak aktarımı sağlanabileceğini vurguluyor. Rastgele yatırımlar yerine, belirli hedeflere odaklanan ve sürdürülebilir iş modelleri olan girişimlere yatırım yapmak, Türkiye’nin yeni unicorn başarılarına ulaşmasını hızlandırabilir. Ayrıca, şirketlerin vergi avantajlarından elde ettikleri faydaları korumaları da bu bilinçli yatırım stratejilerine bağlı.
Şirketlerin yasal çerçeveye uygun olarak yatırım yapabileceği başlıca alanlar arasında Girişim Sermayesi Yatırım Fonları (GSYF), Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklıkları (GSYO) ve kuluçka merkezlerinde faaliyet gösteren yerli girişimler bulunuyor. Bu yatırım araçları, şirketlere farklı sektörlerdeki potansiyel büyüme alanlarına erişim imkanı sunuyor. Özellikle tarım teknolojileri, yapay zeka uygulamaları, savunma sanayi ve çevreci çözümler gibi tematik alanlara odaklanan fonlar, yatırımcılara net bir yön ve ölçülebilir bir değer vadediyor.
Vergi avantajından yararlanma fırsatını kaçıran şirketler ise önemli yaptırımlarla karşı karşıya kalabilirler. İndirim veya istisna tutarlarının yüzde 20’sinin iptal edilmesi, şirketler için ciddi bir mali kayıp anlamına gelebilir. Bu durum, yalnızca gecikmenin değil, aynı zamanda yanlış planlamanın da yüksek risk taşıdığını gösteriyor. Bu nedenle, şirketlerin mevzuat danışmanlığı, fon yönetimi stratejisi ve kurumsal yatırım planlama gibi konularda uzman desteği alması, riskleri minimize etmelerine ve gelecek planlarını daha sağlıklı bir şekilde inşa etmelerine yardımcı olabilir.
