“Buradayım, İyiyim” adlı film, yönetmen Balcı’nın gözünden kadınlık hallerini ve kadınların toplum içindeki zorluklarını ele alıyor. Film, zoraki anneliğe itilen Filiz ve erkek arkadaşı tarafından arabası satılmaya çalışılan Şule’nin kesişen hayatları üzerinden, kadınların bir aradalığının önemine dikkat çekiyor. Bige Önal, filmdeki performansıyla 32. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne layık görüldü.
Yönetmen Balcı, filmin çıkış noktasının kendi annelik deneyimlerinden kaynaklandığını belirtiyor. Annelik sürecinde yaşadığı sorgulamaların ve bu konuda kadınların yeterince konuşma alanına sahip olmaması, onu bu hikâyeyi anlatmaya yöneltmiş. Kişisel hikâyelerin politik olduğuna inanan Balcı, kadın hikâyelerinin cesaretini vurguluyor. İlk filmiyle bu film arasında geçen uzun süreyi, annelik, senaryo yazma süreci ve sektördeki değişimlerle açıklıyor. Özellikle finansal zorlukların ve kadın sinemacıların karşılaştığı engellerin bu süreci uzattığını ifade ediyor.
Altın Koza Film Festivali’nde annelik temalı filmlerin sayısının fazlalığına ve “Aile Yılı” ilanına değinen Balcı, kadının çalışma hayatına dahil edilmesinin Türkiye’de her zaman bir sorun olarak görüldüğünü belirtiyor. Bu durumun filme olan yaklaşımı etkileyebileceğini, ancak seyirci tepkilerinden kadınların hikâyeyle empati kurduğunu gözlemlediğini söylüyor. Kadınların her alanda daha fazla söz sahibi olmak istediğini ve filmin bu süreci destekleyeceğini umuyor. Balcı, filmin kadın özgürleşmesine dair tartışmalarda kadınların yanında duran politik bir yapım olduğunu vurguluyor.
Filmin ikinci yarısında Şule’nin hikâyesine odaklanılıyor. Filiz’in özgürleşme arzusuyla araba sahibi olma isteği ve Şule’nin arabasının elinden alınması, mülkiyet meselesini gündeme getiriyor. İki kadının birbirine destek olması, kadınlık dertlerini iyileştirme ve sorunları birlikte çözme potansiyelini simgeliyor. Yönetmen, filmin sadece annelikle ilgili değil, kadınlığın tüm dertleriyle ilgilenen ve farklı bakış açılarını ortaya koyan bir yapım olduğunu ifade ediyor. Karamsar bir başlangıca rağmen, filmin umut dolu bir mesaj verdiğini, dayanışma ve iletişimle sorunların aşılabileceğini vurguluyor.
İlk filmi “Nefesim Kesilene Kadar”da sınıf çatışmasını daha belirgin bir şekilde işleyen Balcı, bu filmde farklı bir yaklaşım benimsemiş. Aynı temayı tekrar etmek yerine, daha stilize bir anlatım ve farklı bir sınıftan bir kadının hikâyesini anlatmayı tercih etmiş. Yönetmen, bu tercihin kişisel bir değişimden ve anlatım dilini geliştirme isteğinden kaynaklandığını belirtiyor. Filmde öfke olsa da, daha sakin ve dingin bir atmosfer yaratmayı amaçlamış.
