1828 yılında işlediği cinayet nedeniyle idam edilen William Corder’ın derisinden yapılmış bir kitap, müzede ilk kez halkla buluştu. Corder’ın derisiyle ciltlenen bu eser, Viktorya dönemi adalet anlayışına ve tıbbi uygulamalara dair önemli bir belge niteliği taşıyor.
Kızıl Ahır Cinayeti’nin Hikayesini Anlatan Kitap
Kitap, dönemin en çok konuşulan suç vakalarından biri olan Kızıl Ahır Cinayeti’nin hikâyesini anlatıyor. 1827’de sevgilisi Maria Marten’ı öldürmekle suçlanan William Corder’ın mahkeme sürecini detaylandıran eser, katilin idamından sonra vücut derisinin bir kısmı kullanılarak ciltlenmiş. Müze yetkilileri ayrıca, ofislerinde bulunan başka bir kitap kopyasının da aynı deriden yapıldığını açıkladı.
Tarihi Bir Olayın Ardında Yatan Trajedi
Olayın geçmişi, korkunç bir trajediye dayanıyor. Corder, sevgilisi Maria Marten’a Ipswich’e kaçma vaadiyle buluşmayı teklif etmişti. Ancak bu buluşma, Marten’ın ölümüne yol açtı. Marten’ın cesedi, Kızıl Ahır’a gömülmüş halde bulundu. Şüpheli olarak tutuklanan Corder, 11 Ağustos 1828’de halka açık bir şekilde idam edildi ve cesedi tıbbi inceleme için kullanıldı.
Sergilenen Eserin Etik Tartışmaları
İnsan derisiyle yapılmış kitapların sergilenmesi, etik tartışmaları da beraberinde getirdi. Özellikle “Horrible Histories” serisinin yazarı Terry Deary, bu tür eserlerin “hastalıklı” olduğunu ve kamuya sergilenmemesi gerektiğini savunuyor. Deary, Corder’ın mahkemede sadece koşullu kanıtlarla suçlu bulunduğunu ve haksız yere idam edildiğini düşünüyor. Hatta bu konuyu, yakında yayımlanacak Actually, I’m a Corpse adlı romanında işleyeceğini belirtiyor.
Müze yetkilisi Daniel Clarke ise farklı bir bakış açısına sahip. Clarke, bu eserlerin sadece sansasyonel bir yaklaşım değil, geçmişi anlamaya yönelik bir pencere sunduğunu ifade ediyor. Kitaplar, aynı döneme ait bir darağacı kafesiyle birlikte sergileniyor ve dönemin ceza sistemini, bilinen adıyla “Kanlı Yasa”yı tartışmaya açıyor.
Antropodermik Bibliyopegi: Bir Tıbbi Gelenek
- yüzyılda oldukça nadir fakat şaşırtıcı bir uygulama olan antropodermik bibliyopegi, idam edilen mahkûmların derilerinin, özellikle doktorlar veya tıp öğrencileri tarafından anı olarak saklanması amacıyla kullanılmasıydı. Harvard Üniversitesi yakın zamanda benzer bir eseri etik kaygılarla koleksiyonundan çıkarma kararı almıştı. Ancak Moyse’s Hall Müzesi, insan derisiyle yapılmış bu kitapları sergilemeyi sürdürme kararı aldı.
Müzenin Yeni Görevlisi İlk Kez Elinde Kitapları Tuttu
Müzenin yeni görevlisi Abbie Smith, kitapları ilk kez eline aldığında yaşadığı deneyimi şöyle anlatıyor: “Eğer size bunların insan derisiyle ciltlendiği söylenmese, normal bir kitaptan farkını anlayamazsınız. Koleksiyonumuzda böyle bir eserin bulunması, oldukça düşündürücü.”
Moyse’s Hall Müzesi, bu eserlerle tarihsel bir tartışmayı gündeme getiriyor ve etik sınırlar üzerine daha fazla düşünmeyi teşvik ediyor. Sergilenen kitaplar, Viktorya dönemi adaletinin, suç ve ceza anlayışının yanı sıra, o dönemin tıbbi uygulamaları hakkında da derinlemesine bir inceleme sunuyor.