Hakan Kaynar’ın “Ankara’nın Duygusal Tarihi” isimli eseri, Sel Yayınları aracılığıyla okuyucuyla buluştu. Kitap, bir kentin tarihinin sadece fiziksel yapıları, yolları, meydanları ve haberlerde yer alan olaylarla sınırlı olup olmadığını sorguluyor. Duyguların da bu tarihin bir parçası olup olmadığı sorusunu merkeze alıyor. Özellikle Ankara gibi sembolik bir öneme sahip, insanların duygularının derinden hissedildiği bir şehir söz konusu olduğunda bu sorgulama daha da önem kazanıyor.
“Ankara’nın Duygusal Tarihi,” geleneksel bir tarih kitabı formatında değil. Yazar, bir şehrin sakinleri ve ziyaretçileri üzerinde bıraktığı izlerin, özellikle edebiyat aracılığıyla takip edilebileceği tezini savunuyor. Başkent olmanın ötesinde, Ankara’nın uyandırdığı duyguları, bu şehri mekân edinen romanlar, öyküler ve şiirler üzerinden anlamaya çalışıyor. Yazarın temel iddiası, edebiyatın tarihin ayrılmaz bir parçası olduğu yönünde.
Bu yaklaşımla Hakan Kaynar, okuyucuyu Yakup Kadri, Aka Gündüz, Refik Halid, Nahid Sırrı ve Memduh Şevket gibi yazarlar eşliğinde bir Ankara yolculuğuna davet ediyor. Vüsat O. Bener, Cihat Burak, Adalet Ağaoğlu gibi isimlerin eserlerinde soluklanarak, Ayhan Geçgin ve Sezgin Kaymaz’la günümüze uzanıyor. İlhan Tarus’un tanıdık Ankara’sı, Sevgi Soysal’ın kalabalıklaşan Yenişehir’i ve Barış Bıçakçı’nın yalnızlaştırıcı Ankara’sı üzerinden, kentin her yüzü kaygı, ihtiyat ve yalnızlık ekseninde yeniden değerlendiriliyor. Ankara’nın değişimiyle birlikte duyguların da değiştiği, güven duygusunun yerini mesafeye, karşılaşmaların yerini görmezden gelmelere bıraktığı, sokakların, meydanların ve insan ilişkilerinin yeniden şekillendiği vurgulanıyor. Her coğrafyanın ihtiyaç duyduğu gibi, Ankara’nın da yeni bir okumaya tabi tutulması gerektiği belirtiliyor.