İnsanlığın uzaya henüz adım atmadığı dönemlerde gökyüzünde beliren ve kaybolan gizemli ışık noktaları, bilim dünyasında tartışma yaratmaya devam ediyor. İsveç’teki Nordic Institute for Theoretical Physics’ten Dr. Beatriz Villarroel’in öncülüğünde yürütülen yeni bir araştırma, 1949-1957 yılları arasında gerçekleştirilen nükleer testlerle bu olağandışı gökyüzü olayları arasında dikkat çekici bir bağlantı olduğunu ortaya koydu.
Scientific Reports dergisinde yayımlanan çalışmada, Palomar Gözlemevi’nin arşiv fotoğrafları incelenerek ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından yapılan erken dönem nükleer testleri sırasındaki yıldız benzeri cisimler analiz edildi. Araştırmacılar, 124 açık hava nükleer patlamasını mercek altına alarak, bu patlamaların gökyüzünü doğrudan etkileyen etkilerini değerlendirdi.
Elde edilen bulgular, nükleer testlerden hemen önce veya sonra bu gizemli cisimlerin görülme olasılığının %45 daha yüksek olduğunu gösteriyor. Dr. Villarroel, bu cisimlerin “ayna gibi yansıtıcı” ve “uçan daire gibi döner” özellikler sergilediğini belirtirken, “Bunlar Sputnik 1’den önceki yıllarda tespit edildi. Son derece düz, ayna gibi yansıtıcı olmaları gerekiyor ve ben doğada bu şekilde görünen hiçbir şey bilmiyorum” ifadelerini kullandı.
Nükleer testlerin yapıldığı günlerde gökyüzünde görülen tanımlanamayan cisimlerin sayısında %8,5 oranında bir artış gözlemlendi. Bu nesnelerin genellikle patlamalardan bir gün sonra ortaya çıkması, olayların yalnızca patlama kaynaklı bulutlar veya ışık izleriyle açıklanamayacağını düşündürüyor.
Araştırmacılar, 100 binden fazla parlak nokta gözlemi yaparak, özellikle kuzey yarımkürede 35 bin civarında tespit yaptı. Nükleer testlerle aynı günlerde yaklaşık 60, sadece test veya UFO gözlemi olduğu günlerde ise ortalama 40 tanımlanamayan nesne kaydedildi.
Dr. Villarroel, “Doğa bazen hayal bile edemeyeceğimiz şeyler yaratabilir. Ama gördüklerimiz arasında tutarlı bir doğal açıklama bulamıyorum. Bunların yapay olma ihtimali çok daha güçlü” diyerek, insan yapımı olmayan bir kaynağın varlığına işaret etti. Gazeteci Ross Coulthart ise bu çalışmanın “insan dışı zekanın varlığına dair ilk bilimsel kanıt” olabileceğini öne sürdü.
Bu çalışma, Soğuk Savaş döneminde Dünya’ya insan dışı varlıkların gelmiş olabileceğine dair ortaya atılan iddialara yeni bir boyut kazandırırken, kısa süre önce ortaya çıkarılan gizli CIA belgeleri de konuyu daha da karmaşık hale getiriyor. Söz konusu belgelerde, 1959’da hükümetin UFO’larla yüz yüze temas kurduğunu iddia eden bir programdan bahsediliyor.
