72 yaşındaki yazar, The Guardian gazetesi muhabiri Hannah Newton’a yaptığı açıklamalarda, büyüdüğü ailenin etkisi üzerine konuştu. Orta sınıf, laik ve burjuva bir ailede yetiştiğini belirten Pamuk, babasının kültür ve sanata olan ilgisini vurguladı. “Babamın büyük bir kütüphanesi vardı ve sürekli sanat, edebiyat üzerine konuşurdu” diyen Pamuk, babasının Jean-Paul Sartre gibi önemli filozoflarla ilgilendiğini ancak arkadaşlarının evlerinde benzer bir kültürel birikime rastlamadığını söyledi. O dönemin çevresindeki ailelerin çocuklarına ise genellikle “paşa, zengin devlet adamı ya da dini lider” olma baskısı yapıldığını, kimsenin onlara “Hayal gücü kuvvetli, bir yazar ya da sanatçı ol” demediğini ifade etti.
Pamuk, babasını “şair olmak isteyen bir hayalperest” olarak tanımlar ve annesinin ise “ayakları yere basan bir kişi” olduğunu belirterek, yazarlık yolundaki kararını 22 yaşında verdiğini anlattı. “Anneme, ‘Ben ressam olmayacağım, yazar olacağım’ dedim. Ve içimdeki ressamı öldürdüm. Sonunda sanırım görsel yanları güçlü romanlar yazan bir yazar oldum” dedi.
Modernite ve Gelenek Arasındaki Çatışma
Pamuk, yazar olarak sıklıkla işlediği bir diğer önemli konuya da değindi: Gelenek ve modernite arasındaki çatışma. Bu sorunun sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı ilgilendirdiğini belirten Pamuk, “Herkes moderniteyi istiyor ama aynı zamanda yerel kültürü onurlandırmak istiyor. Ancak bu ikisi arasında bir denge kurmak imkansız. Modernite, geleneksel kültürün bir kısmını ortadan kaldırıyor” dedi. Bu temayı romanlarında işlemeyi sevdiğini vurguladı.
İstanbul’a Duyduğu Bağ
İstanbul’a olan duygusal bağını ise şöyle dile getirdi: “İstanbul’la fiziksel bir ilişkisi olduğunu hissediyorum. Bir çeşmenin ya da köprünün yanından geçerken geçmişte yaşadıklarımı hatırlıyorum. Kıskançlıkları, başarısızlıkları, aşık olmayı, ilk kitabımın yayımlandığı ve onu bir kitapçının vitrininde gördüğüm anı. Şehir, anıları çağrıştıran ve onları canlı tutan bir mekanizmaya dönüşüyor.”
Baskı ve Tehlike Arasındaki Çatışma
Pamuk, Türkiye’deki hükümet baskısı ve tehditlere karşı duyduğu korkulardan da bahsetti. “Hayatım boyunca baskıyı ve tehlikeyi kabul etmemek arasında gidip geldim” diyen yazar, aynı zamanda şunları ekledi: “Biraz ünlüyüm, bu yüzden başkalarının söyleyemediği şeyleri söyleyebiliyorum. Bu, benim için bir ayrıcalık.”
Pamuk, sözlerinin ve yazılarının toplumsal ve siyasi etkilerini derinden hissetse de, ifade özgürlüğü konusunda her zaman cesur bir duruş sergilemeyi sürdürdüğünü belirtiyor.