Şiir okumaktan hoşlanırım, ancak şiir kitapları hakkında yazmaktan genellikle kaçınırım. Bu durumun sebebi, ülkemizde neredeyse herkesin şair olması gerçeğiyle doğrudan ilişkili değil. Temel nedenim, şiir yazan kişilerin birbirlerinin eserlerini sürekli olarak abartılı bir şekilde övme eğiliminde olmalarıdır. Şiirle uzaktan yakından ilgisi olmayan dizelerin dahi sosyal medya platformlarında şaheser olarak nitelendirilmesi, edebiyat dergilerinde eş dost ilişkileri çerçevesinde göklere çıkarılması, beni bu alandan uzaklaştıran önemli bir faktör.
Bu genel eğilim, eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirme yapmayı zorlaştırıyor. Bir eseri samimi bir şekilde eleştirdiğinizde, şairin dostları ve takipçileri tarafından anında bir savunma mekanizması devreye giriyor ve eleştiriniz kişisel bir saldırı olarak algılanabiliyor. Bu durum, sağlıklı bir edebiyat ortamının oluşmasına engel teşkil ediyor ve yapıcı eleştirilerin önünü tıkıyor.
Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, şiir de daha hızlı tüketilen bir ürün haline geldi. Kısa ve etkileyici olduğu düşünülen dizeler, anlık beğeni ve yorumlar alarak hızla popülerleşiyor. Ancak bu popülerlik, eserin derinliği ve kalıcılığı hakkında yanıltıcı bir izlenim yaratabiliyor. Edebiyat dünyasında kalıcı izler bırakacak eserlerin ortaya çıkması için, daha eleştirel ve yapıcı bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Şiir üzerine yazmaktan kaçınmamın temelinde, bu türden bir eleştirel ortamın eksikliği yatmaktadır. Kendi adıma, okuyucu olarak kalmayı ve şiirin büyülü dünyasında yolculuk yapmayı tercih ediyorum.
