Serkan Türk’ün yeni kitabı “Rüzgârlı Camlar”, Everest Yayınları etiketiyle okurlarla buluştu. Kitap, Hilmi Yavuz’un aynı adlı şiirinden ilham alarak isimlendirilmiş üç bölümden oluşuyor: Camlar, Rüzgârlar, Bulutlar. Bu bölümler, şiir ve öykünün iç içe geçtiği, melez bir anlatı sunuyor.
“Rüzgârlı Camlar”, Türk’ün kaleminden dökülen, sessizce akan nehirlerin ve suya eğilen eski gemilerin şiirsel bir tasviriyle okuyucuyu karşılıyor. Öykülerde, gövdeler, kavanozlar ve pencereler boş olsa bile, her zaman bir umut ışığı parlıyor. Yazar, yaşadığı evlere sığamamayı, evlerden uzaklaşmayı ve doğayla yeniden bağ kurmayı anlatıyor.
Kitaptaki bir pasajda, karakterin evlerden uzaklaşma isteği ve doğayla kurduğu yeni ilişki şöyle ifade ediliyor: “Giderek sığamıyorum yaşadığım evlere. Evler çatılı, balkonlu, bahçeli ve sessiz oldu hep. Evleri çıkardım şiirlerden ve hayatımdan. Bir evin içinde yaşandı izlediğim son film. Ve şimdi bu ev bozması yerde pencere açık, kapıların önünde oturmuş, zeytin ağaçlarına bakıyorum. Birilerinin geçtiği o küçük patika yolun beni hiçbir yere götüremeyeceğinin bilincindeyim. İlerideki çayırlık yeniden yeşerdiğindeyse burada olmayacağım. Gökyüzünü yeniden görmüş, bulutları selamlamış olmak beni mutlu kılacak.”
“Rüzgârlı Camlar”, bazı yüzleri sonsuza kadar hafızasında tutmak isteyen bir yazarın iç dünyasına açılan bir kapı. Kitap, okuyucuyu hem şiirsel bir yolculuğa çıkarıyor hem de umudu yeniden keşfetmeye davet ediyor. Serkan Türk’ün bu yeni eseri, edebiyatseverlerin beğenisine sunuluyor.
