İlke Kadıoğlu Sienkiewicz’in “Bir Vedayı Hak Etmiyor Muyuz?” adlı eseri, Küsurat Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluşuyor. Roman, hayatın karmaşık ikilemlerini bir terapi seansı ekseninde ele alıyor: Kaybedilenle birlikte yok olmak mı, yoksa kaybın ardından yeni bir başlangıca adım atmak mı?
Eserde, genç eşini kaybeden Levent’in dünyası anlatılıyor. Eşinin vefatıyla zaman Levent için durmuş, hayatının o noktasında takılı kalmıştır. Levent, terapi odasında yarım kalmış mutluluğunun yükünü taşırken, ertelenmiş yasını, söylenmemiş sözlerini ve artık duyulmayacak bir sesin boşluğunu içinde yaşamaktadır.
Terapi seanslarında Levent’e eşlik eden ise, Amerika’da uzun yıllar eğitim almış, evli ve başarılı bir psikolog olan Sude’dir. Sude, Levent’i dinlerken, kendi geçmişinden izler bulur. Terapi odasında kurulan her cümle, yalnızca danışanın değil, terapistin de yaralarına dokunur.
Sude’nin geçmişte kapattığını düşündüğü yaraları, bir bakış, bir kelime ve bir tesadüf aracılığıyla yeniden açılır. Bir sabah kahvesi içerken tanıştığı yabancı bir adamla, hiç beklemediği bir bağ kurar. Bu ilişkinin adı konulmamış, sınırları belirsizdir, ancak gerçekliği derinden hissedilir. Sude’nin düzenli hayatı ile kalbinin karmaşası arasında sessiz bir savaş başlar. Bu savaş, yalnızca onun iç dünyasında yaşanır.
Roman, bir yanda yasın derin sessizliğini, diğer yanda adı konmamış bir ilişkinin fısıltısını ele alarak, bir psikolog ve bir danışanın hayatlarının kesişim noktasında şekilleniyor. İki farklı insanın yaşamlarındaki yansımalarla, okuyucuyu şu soruya yöneltiyor: “Bir vedayı hak etmiyor muyuz?”
Klinik Psikolog Dr. İlke Kadıoğlu Sienkiewicz, okuyucuyu bir danışan ve terapistin zorlu ve engebeli iyileşme yolculuğuna davet ediyor. “Bir Vedayı Hak Etmiyor Muyuz?”, tutulmamış bir yasın ağırlığı ve belirsiz ilişkilerin izleri üzerine odaklanan, derinlikli bir terapi romanı olarak öne çıkıyor.
