Mehmet Mahsum Oral’ın yeni romanı “Gecenin Örtüsünde Güneş Lekesi”, okurlarıyla buluştu. Roman, bir anlatıcının gözünden büyük bir şehirde geçen bir geceyi ve bu geceye dair gözlemlerini aktarıyor.
Tanıtım metninde, romanın atmosferi şu sözlerle betimleniyor: “Yürümeye karar veriyorum, burası oldukça büyük bir şehir.” Roman, yaz ortasında bir kasabada uyanılmış ve bir türlü geçmek bilmeyen bir pazar gününden çok daha uzun süren İstanbul gecesini konu alıyor.
Milyonlarca insan tarafından örülen bu gece örtüsünde, güneşin doğduğu topraklardan gelen bir anlatıcı sokaklarda dolaşarak etrafına bakınıyor. Bu anlatıcı, gece örtüsünün üzerindeki bir güneş lekesi gibi şehre yabancı ve farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor.
Metnin türünün roman olarak tanımlanması, bazı okurlar için şaşırtıcı olabilir. Çünkü metin, geleneksel roman anlayışından farklı bir üslupla yazılmış. Vakanüvis olmayı, dili dengede tutmayı, başlangıcı belirlemeyi ve sonu tayin etmeyi kendine dert edinen bir metin olarak tanımlanıyor. Bu nedenle “su gibi akmıyor”, aksine ham petrol kıvamında ilerliyor.
Mehmet Mahsum Oral, daha önceki eserlerinde bir barbarın yürüyüşünü ve bir evin iç dünyasını ele almıştı. “Gecenin Örtüsünde Güneş Lekesi”nde ise şehre nüfuz ederek anlara ve soruların sığdığı boşluklara odaklanıyor.
Anlatıcı, bu büyük şehirde dolaşırken insanlar hakkında derin düşüncelere dalıyor. Bu düşüncelerin ne işe yarayacağını tam olarak bilmese de insanların dünyaya defalarca gelmiş gibi davrandıklarını gözlemliyor. Onların becerikliliğine hayran kalırken, dünyaya sanki daha önce yaşamış gibi adapte olmalarına şaşırıyor. Hazır buldukları önlükleri giyip, tezgahlarına geçip, iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı, güzeli ve çirkini kolayca ayırt edebilmelerine hayret ediyor.
