Vladimir Nabokov’un “Ada ya da Arzu” romanı, İletişim Yayınları tarafından Fatih Özgüven’in çevirisiyle okuyucuya sunuluyor. Bu eser, yazarın kendine özgü üslubu ve karmaşık anlatımıyla dikkat çeken bir yapıt olarak kabul ediliyor. Roman, hafızanın gücü ve geçmişe duyulan özlem temalarını işliyor. Nabokov, okuyucuyu, çocukluk anılarının ve “altın çağı”nın kalıcı hatıraları olarak sakladığımız deneyime davet ediyor. Bu temel düşünce, yazarın olağanüstü şiirselliği ve geçmiş ile güncelin bir arada yaşatılma çabasıyla korunuyor.
Hikayenin merkezinde, Van ve Ada adlı iki karakter yer alıyor. Van ve Ada, çocukluk aşklarını hayatlarının her alanına yayarak, kendilerini neredeyse bir cennette gibi hissetmek istiyorlar. Ancak Nabokov, bu idealize edilmiş durumu, yaşlılığa ulaşan bir çiftin geçmişe dönüp çocukluk anılarını yeniden yaşama çabasıyla somutlaştırıyor. Yazar, bu denemeyi, Amerika ve Rusya gibi coğrafyalarda yaşayamadığı bir “hayal ülkesi” yaratmak suretiyle gerçekleştiriyor. Bu edebi cennet, Nabokov’un kendine özgü tarzının ve tuhaflıklarının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Romanın dili, Nabokov’un kendine has şakaları, aykırılıkları ve estetik anlayışıyla dolu. Türkçe’ye aktarılan metin, yazarın bu özelliklerinin tümünün hissedilmesini sağlıyor. Ünlü yazımız Orhan Pamuk, “Ada ya da Arzu’da Nabokov’un bütün şakaları, aykırılıkları ve tuhaf güzelliğiyle Türkçe konuştuğunu hayranlıkla görüyoruz” diyerek, eserin benzersizliğini vurguluyor. Roman, okuyucuyu, Nabokov’un edebi dünyasına sürükleyen, düşündürücü ve unutulmaz bir deneyim sunuyor.
