Haber

Ağustos Ayında Çıkmış Kaçırılmaması Gereken Kitaplar

Ağustos ayı yaz mevsiminin yavaş yavaş gittiği ancak yine de tatile zaman ayırmak isteyenler için tatil fırsatı da sunan bir ay. Ayrıca kitaplara zaman ayırmak için de ideal bir zaman. Bu ayın hemen başında okurlar ile buluşan kitapları sizler için bir araya getirdik.

1- Liderlik – Dünya Stratejisiyle İlgili Altı Ders

Diplomat veya devlet adamı denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Henry Kissinger, bu kitapta yirminci yüzyılın altı büyük figürünün stratejilerini inceliyor ve liderlik ile diplomasiyi birleştiren bir kuram ortaya koyuyor.
Dünya düzeninin karşı karşıya olduğu zorlukları göğüsleyebilecek karaktere, zekâya ve liyakate sahip liderler tekrar çıkabilir mi? Bu eserde ele alınan altı lidere atfedilen stratejiler dünya tarihinin şekillenmesinde nasıl bir rol oynadı?

Kissinger’a göre iki tip lider var: çığır açıcı liderler ve devlet adamları. İlki yeni bir toplum düzenini meydana getirirken, diğeri mevcut şartları en iyiye ulaştıran liderdir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya’yı, “alçak gönüllülük stratejisi” ile inşa edip dünya düzenine yeniden eklemleyen Konrad Adenauer; sürdürdüğü “irade stratejisi” ile Fransa’yı tarihî görkemine yeniden kavuşturan Charles de Gaulle; Soğuk Savaş sırasında “denge stratejisi” izleyerek ABD’ye jeostratejik avantajlar kazandıran Richard Nixon; yirmi beş yıl süren Arap-İsrail Savaşları’nı “aşkınlık stratejisi” güderek sonlandırıp Ortadoğu’da barışı tesis etmenin imkânlarını gösteren Enver Sedat; “mükemmellik stratejisi” ile güçlü bir şehir-devlet olan Singapur’u inşa eden Lee Kuan Yew; “Avrupa’nın hasta adamı” Britanya’yı “ikna stratejisi” izleyerek uluslararası konumunu ihya eden Margaret Thatcher; Kissinger’ın bu eserinde incelediği liderlerdir.

Dünün muhasebesi, yarının liderleri için bir siyasetname niteliğinde olan bu kitap, teknolojinin öngörülemeyen ilerleyişinin devlet yönetimi üzerindeki etkilerine ve gelecekte dünyayı bekleyen krizlere dair derin bir okuma yapmak isteyen herkes için bir kılavuz.

Henry Kissinger hâlâ dikkat çekici bir etkiye sahip. Bu kitabı okuduğunuzda bunun nedenini anlayacaksınız.
― The Economist

Yetkin bir eser… Bugünün Batı dünyasındaki acınası liderlik örneklerini düşünelim. Kissinger’ı okuduklarında kaybedecekleri tek bir şey var, o da ahmaklıkları.
Simon Heffer ― Daily Telegraph

2- Türk Canavarları Sözlüğü (Resimli)

Ahmet Burak Turan, bu sözlükteki maddeleri yüzlerce kaynağı tarayarak; Anadolu’nun, Balkanlar’ın ve Kafkasya’nın birçok bölgesini dolaşarak yazdı. Türk mitolojisi dünyada ve Türkiye’de giderek ilgi konusu olurken böyle bir sözlüğe ihtiyaç kaçınılmazdı. Bugün bile hâlâ halk tarafından varlıklarına inanılan, evlerin karanlık odalarında fısıltıyla anlatılan, çocuklara korku salan birçok “canavar”ın kökenlerini öğreniyoruz bu kitapta. Turan’ın bu yaratıkların dış görünüşleri hakkındaki tasvirleri, onlardan nasıl korunmamız gerektiğine dair önerileri ve Aslı Ekim’in çizimleri kitabı zenginleştiriyor.

3- Yüzmek, Yaşamak ve Olma Arzusu

“İnsan, olma arzusudur.” demişti Sartre. Peki nasıl? Ve bunun yüzmeyle ilişkisi ne? Bu kitap, yüzmeyi bilenler ve yüzmeyi bilmeyenler için. Yüzme, psikolojik açıdan ne anlama geliyor? Yaşamasını öğrenmek neden yüzmesini öğrenmeye benzer? Yüzmeyi öğrenmiş ya da öğren/e/memiş olmamız bizimle ilgili neyi gösterir? Bu durum bizi nasıl etkiledi ve etkiliyor? Ebeveynlerimizin yüzmeyi öğrenmemizle ilgili düşünceleri ve bizim bu konuya bakışımız bizi farkında olmadan nasıl şekillendiriyor? Yaşamayı öğrenmek ile yaşamasını öğrenmek neden farklı? Bu kitabı okuduktan sonra, yüzmeye ve yüzmemeye bir daha asla eskisi gibi bakamayacaksınız.

4- Rahatlama Kitabı – Suyun Üstünde Kalmamı Sağlayan Düşünceler

Hiçbir şey, pes etmeyen ufacık bir umuttan daha güçlü değildir.

Rahatlama Kitabı, zor günlerden çıkarılmış derslerin ve öyle zamanlarda biraz olsun iyi hissettirecek önerilerin bir derlemesi.

Gece Yarısı Kütüphanesi ve İnsanlar gibi sevilen kitapların yazarı Matt Haig, Rahatlama Kitabı’nda kendi deneyimlerinden öğrendiklerini, Marcus Aurelius, Emily Dickinson, James Baldwin gibi fikirleriyle ilham vermiş isimlerden edindikleriyle harmanlayarak yaşamın iniş ve çıkışları üzerine kısa ve umut dolu metinler sunuyor. Zihnin zindanlar yaratabileceğini ama yanında anahtarlarını da verdiğini gösteriyor bizlere. Mutluluğun ancak “olmanız beklenenleri” bir kenara bıraktığınızda filizlenebildiğini hatırlatarak, yaşama telaşı arasında şöyle bir yavaşlayıp, var olmanın güzelliği ve tahmin edilmezliğinin değerini bilmeyi yüceltiyor.

Bir dostun aklına, sarılmanın huzuruna –ve en kötü zamanlarda bile umudu hatırlamaya– ihtiyaç duyduğunuzda elinizde olmasını isteyeceğiniz bir kitap.

“Matt Haig insanlık halleriyle, onun aydınlık ve karanlığıyla empati kuruyor; mükemmel anlatılarını inşa etmek için renk paletinin tamamını kullanıyor.”
—Neil Gaiman

5- Kara Ölüm – Ortaçağ Dünyasını Yok Olmanın Eşiğine Getiren Veba

Tarihin Akışını Değiştiren Hastalık: Kara Veba
Savaşlar, katliamlar, şiddet olayları… Tarih, bu ve benzeri olaylarla doludur. İnsanlık sürekli bu konularla meşgul olurken aynı zamanda hiç eksik olmayan depremler, seller, kuraklıklar, yangınlar, kıtlıklar ve salgın hastalıklarla da baş etmeye çalışmıştır. Ve hâlen de baş etmeye çalışmaktadır. Tarihsel süreçte insanlığı çaresiz bırakan bu felaketler arasında salgın hastalıklar daha yıkıcı tahribatlarından dolayı zihinlere kazınmış durumdadır.

Pandora’nın kutusu ve Hıristiyanlıktaki cennetten kovulma hikâyelerinde de anlatıldığı gibi, veba ve ölümcül salgın hastalıklar, üstesinden gelinebileceğini umut ettiğimiz kaçınılmaz doğal afetlerin çok ötesindedir. Hastalıkların ortaya çıkışına bakıldığında daha çok insanlığın baş sorumlu olduğu görülmektedir. Salgın hastalıklar toplumla birlikte ortaya çıkmıştır. Bir başka deyişle uygarlık beraberinde yalnızca gelişmeyi ve ilerlemeyi (olumlu-olumsuz birçok yeniliği) değil, hastalıkları da getirmiştir. “Kara Ölüm” bu duruma en büyük örnektir. Avrupa’nın kısa sürede (1347-1352) en az üçte birini “silip süpürmesi” ve kıtalar arasında önlenemeyecek derece etkiye sahip olmasından dolayı bu büyük veba salgını diğer felaketlerden ayrılmaktadır.

İnsanlığın hastalıklarla olan uzun ilişkisinde “sahip olunan nüfus üzerinden” en fazla kayıp verdikleri olay olan bu büyük vebada sadece milyonlar ölmemiş, özellikle Avrupa periferinde gündelik hayatın ritmi de değiştirmiştir. Kara şöhretini fazlasıyla hak eden veba salgını bu etkisiyle Ortaçağ dünyasındaki dengeleri derinden sarsmıştır. Ortaçağ dünyasını ölüm eşitliği ile tanıştıran veba; köyleri, kasabaları ve şehirleri ıssızlaştırmıştır. Veba saldırısından şans eseri canlı çıkmayı başarabilenler ise bu duruma neyin neden olduğunu dahi anlayamamışlardır.
Tolgahan Karaimamoğlu’nun ayrıntılı çalışmasıyla kaleme aldığı Kara Ölüm kitabı 1300’lü yıllarda Çin’den İngiltere’ye kadar insanları kasıp kavuran vebanın nasıl yayıldığını, şehirleri nasıl ölüm sessizliğine büründürdüğünü, vebanın kazananlarını-kaybedenlerini, ekonominin, sosyokültürel hayatın, yönetimsel ve dinî otoritenin derinden etkilendiğini ve nihayetinde değişen zihinsel hayatı çarpıcı yönleriyle inceliyor.

Kara Ölüm: Ortaçağ Dünyasını Yok Olmanın Eşiğine Getiren Veba uygarlık üzerinde derin bir etki yapan hastalığın tarihi…

6- Robotların İktidarı Yapay Zeka Dünyaya Nasıl Hükmedecek?

“Yapay zekânın bugün nerede durduğu, nasıl gelişebileceği ve insan toplumu için oluşturduğu riskler hakkında isabetli, dengeli ve bilgilendirici bir tartışma…”—Stuart Russell

“İster yapay zekâ alanıyla ilgilenin ister bu alanın şimdilik dışında olun, Martin Ford’un net ve eleştirel bakış açısıyla çok şey öğreneceksiniz.”—James Manyika

“Bugün yapay zekâdan daha önemli bir teknoloji yok. Martin Ford, iyi araştırılmış detaylarla bezeli sürükleyici kitabında bu önemli konu hakkında net içgörüler ve gözlemler sunma geleneğini sürdürüyor.”—Erik Brynjolfsson

New York Times çoksatan kitabı Robotların Yükselişi’nin yazarından, yapay zekâ hayatlarımızı ele geçirdiğinde neler yaşanacağı hususunda çok yakın geleceğe dair çarpıcı bir çalışma…
Yapay zekâ, doktorların hastalığı teşhis etme biçiminden arkadaşlarınızla nasıl etkileşim kurduğunuza veya haberleri nasıl okuduğunuza kadar her şeyi çoktan değiştirdi. Ancak Robotların İktidarı’nda Martin Ford, gerçek devrimin henüz gerçekleşmediğini savunuyor.
Nasıl ki bir zamanlar elektrik hayatımıza girdi ve önemli bir parçamız hâline geldiyse, yakın gelecekte yapay zekâ da böylesi bir etkiye sahip olacak. Makineler geliyor ve durmayacaklar; yirmi birinci yüzyılda gelişmek istiyorsak her birimizin bunun ne anlama geldiğini bilmesi gerekiyor.
Üstelik ekonomiden tıbba, endüstriden toplumsal ilişkilere her alanda hayatımızı kolaylaştıran gelişmelerin kapısını aralayan yapay zekânın bir de karanlık tarafı var: Beraberinde getirdiği emsalsiz zorluklar ve tehlikeler işlerimizi, ekonomiyi, kişisel gizlilik ve güvenliğimizi, belki de en nihayetinde demokratik sistemi, hatta ve hatta uygarlığın ta kendisini etkileyecek.
Peki, biz yapay zekânın hayatımızı dönüştürme gücüne ve olası olumsuz etkilerine ne kadar hazırız?
Robotların İktidarı; yanı başımızdaki devrimi nasıl ele alacağımıza, abartılı beyanlarla sansasyonu gerçekten nasıl ayıracağımıza, ellerimizle yarattığımız gelecekte gerek bireyler gerekse toplumlar olarak nasıl kalkınacağımıza dair önemli bir kılavuz…

7- Bitkilerin İnanılmaz Yolculuğu

Bitkiler yolculuk mu yapar?
Mancuso bu sorudan yola çıkarak kökleri toprağa bağlı bitkilerin kendi türünü korumak için kıtalar arasında nasıl yolculuk yapabildiklerini gözler önüne seriyor.
Bitkilerin İnanılmaz Yolculuğu’nda, hayvanlar tarafından dünyanın dört bir yanına taşınan bitkilere, tecrit edilmiş bölgelerde nasıl büyüyebildiklerine, İkinci Dünya Savaşında atom bombasına maruz kalmış Hibakujumoku ağaçlarına, Çernobil faciasına direnen bitkilere, verimsiz adalara nasıl hayat getirdiklerine ve dünyayı dolaşırken çağlar boyunca nasıl seyahat edebileceklerine şahit olacağız.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu