Bu Haftanın Kitapları
Bu hafta raflarda yerini alacak kitaplar arasından derlediğimiz seçkide gözden kaçırmamanız gereken kitaplar bulunuyor. Kurgudan incelemeye kadar bu haftanın kitapları dikkat çekiyor.
Liktorun Kılıcı
“Son elli yılın en olağanüstü bilimkurgu kitabı. Yeni Güneş Kitabı, bilimkurgu edebiyatının Kayıp Zamanın İzinde’si olmaya en yakın eser.”
Neil Gaiman
Locus En İyi Fantazi Romanı Ödülü
August Derleth Yılın En İyi Romanı Ödülü
“Bazen Bir Oğlan Çocuğunun Gözlerinden Anlarım Onun Gelecekte Gamli Bir Adam Olacağını.”
Bilimkurgunun Melville’i olarak bilinen Gene Wolfe, spekülatif edebiyatın sınırlarını zorlayan, fantaziden bilim ve bilimden de fantazi çıkarmayı başaran, türün her alanında eşit muazzamlıkta eserler veren ender yazarlardan biri. Wolfe’un dilin ve türün imkânlarını sonuna kadar kullandığı, bilimkurgunun Ulysses’i olarak da anılan Yeni Güneş Kitabı’nın üçüncü cildi Liktorun Kılıcı’nda ise bu gizemli yolculuğun sonuna yaklaşıyoruz artık.
Günümüzden yüz binlerce yıl sonrası. Ancak öyle bir gelecek ki geçmişten farkı yok. Bugüne ait kültür ve olaylar artık bir anı bile değil. Gezegen, beklenmedik ve gizemli biçimlerde değişimler geçirmiş. Güneş’in ömrünün sonu gelmiş, sönmekte.
İşkenceci Severian, sürgün edildiği Thrax’a, Penceresiz Odalar Şehri’ne ulaştı sonunda. Ancak vicdanı yüzünden burayı da terk etmek zorunda kalacak ve dağları aşacağı bu yolculuğunda, adaş olduğu bir oğlan da yoldaşlık edecek ona.
Serinin bu cildinde, Severian, kaderin kendisi kadar azametli kılıcı Terminus Est ve pek kudretli bir ışığa sahip cevheri Pençe ile yoluna devam edecek, karşısına çıkan canavarları alt edecek, bu yıkılmış dünyanın mazisine dair biraz daha bilgi edinecek ve bazı eski yüzlerle tekrar karşılaşacak. Güneş elbet bir gün ölecek. Ve Yeni Güneş elbet bir gün doğacak.
Liktorun Kılıcı, tek hamleyle birbirinden ayrılmayan doğru ile yanlışın kitabı.
(Tanıtım Bülteninden)
Marksizmin Doğu’ya Açılışı: Sömürgecilik – Savaş – Devrim
Marx da sömürgeci aydınlar gibi batı-merkezci miydi? Hindistan yazılarında ortaya konan görüşleri nasıl yorumlamak gerekiyor? Sömürgecilikle Avrupa Sosyal Demokrasisinin nasıl bir ilişkisi vardı? Lenin’in Marx yorumunu ayırt edici kılan faktörler neler? Bir zamanlar “tarihsiz halklar” olarak nitelenen çevre ülke halkları nasıl bir evrimle dünya proletaryasının öncü gücüne dönüştü?
Cenk Ağcabay’ın, geniş kapsamlı çalışması Marksizmin Doğu’ya Açılışı bu sorular ekseninde Marksizmi hem savunanların hem de eleştirilenlerin uzun zamandır meşgul olduğu sorulara önemli yanıtlar veriyor.
Öyle ki kitap henüz başlangıcında Birinci Emperyalist Savaş’ta emperyalist anavatanlara destek verilmesine dair üzerine çok konuşulmuş ama layıkıyla analiz edilmemiş çetrefilli bir tartışmayla başlıyor. Burada alınan tutum farklılıklarının kaynağını bir önceki yüzyıla dönerek sömürgeciliğin tarihinde ve Marksist düşüncenin evriminde arayan Ağcabay düşünce tarihi açısından oldukça çarpıcı bir dizi süreklilik tespit ediyor.
Sömürgecilik tarihi ve Marksizmin doğuya göçü gibi konular gerek Türkçe literatürde gerek yabancı dilde oldukça az sayıda çalışma tarafından ele alındı. Marksizmin Doğu’ya Açılışı, bu alanda oldukça kapsamlı bir katkı niteliği taşıyor. Ağcabay’ın savaş, devrim ve sömürgecilik üzerine zihin açıcı analizleri okuyucuya, yerli ve yabancı pek çok kaynağa dayanan zengin bir perspektif sunuyor. Çalışma, Marksizmin Leninist yorumunu sosyal şovenist ve sosyal demokrat yorumlardan ayırt eden ve muzaffer kılan yönleri anlamak adına mutlaka incelenmesi gereken bir kaynak.
(Tanıtım Bülteninden)
Esrariler
…düzyazıdan çok şiire daha yatkın bir topluluk bu Esrârîler, düzyazıya zor alışıyorlar. Düşündükleri ile yazdıklarının arasındaki uzaklığı kapatmak Esrârîliğin eski bir geleneği, talim gerektiriyor, ne demişler, her şey imkânla mümkün. Tuhaf bir imkân barındıran yazılar bunlar, isyanı tam açık seçik belirirken birden geri çekilmeyi tercih eden yazılar. Geri çekilebildiği için imkân sağlıyor.
İlk baskısı 2003 yılında yapılan Esrârîler., Ahmet Güntan’ın yüzyıl dönümündeki dünya haline Esrârîlerin gözünden baktığı benzersiz bir metin. Felsefi ve şiirsel fragmanlardan oluşan, saflıktan şiirin hareketine, günlük siyasetten vicdanın sesine, yoksulluktan ideal ahlaka, küresel sorunlardan mukadderata, oldukça geniş bir alana yayılan meseleleri ele alan Esrârîler., “sonrasızlığın ürkünçlüğüne göğüs gerebilmiş, sessizce yaşayıp sessizce gitme cesareti gösterebilmiş” olanlarla dünyamıza ışık tutuyor.
“Güntan’ın şiirsel ve büyüleyici bir yazını var, neredeyse haiku gibi manalı, oldukça da geniş kapsamlı, uluslararası siyasetten İstanbul’un bir köşesine dair gözlemlere kadar. Proust’tan hadislere, muazzam bir birikimi var, felsefi düşüncesiyse tekinsiz bir özgünlüğe sahip. 21. yüzyılın maneviyatıdır bu.”
Edmund White
(Tanıtım Bülteninden)
Pandemi Zayiatı – Bir Yıldan 35 Hayat Hikayesi
Bu, yıllardan herhangi biri değil. Unutmayacağız. Belki unutma fiilini ortadan kaldıracak denli buna dönüşeceğiz. Belki geleceği tahayyül gücümüzü hatırlamanın bir yolunu bulacağız, değiştireceğiz. Varlığını, her veçhesiyle sömürgeciliğe, cinsiyetçi iş bölümüne, derin bir eşitsizliğe ve
milyarlarca insanı alternatifin imkânsızlığına ikna edebilmesine borçlu olan bu düzen, kötücül bir virüs gibi ruhlarımızı ve bedenlerimizi sarmışken ‘iyileşmek’ nasıl mümkün olacak?”
Pınar Öğünç
Salgın hayatının ağır yükünü ve riskini göğüsleyen sağlık çalışanları… Adeta kayıp zamanı, kayıp hayatı telafi edercesine yüklenilen alışverişin yükünü çeken kasa görevlisi, kargocu, postacı… Evlerinde, bilgisayar başında 7/24 iş başında tutulan beyaz yakalılar… Hiçbir şey olmamış gibi, mesafesiz, önlemsiz, didinmeye devam etmek zorunda bırakılan mavi yakalılar…
Tarımcı, güvenlik görevlisi…
Pınar Öğünç, değişik alanlardan 35 emekçiyle önce salgının başlarında, sonra birinci yılı dolmaktayken uzun sohbetler yaptı ve onların hikâyelerini yazdı. Korkuları, çileleri, öfkeleri, umutsuzlukları anlatan hikâyeler… Sadece o kadar değil ama… İnsanların özlemlerini, uyanışlarını, kendilerini güçlü hissetmelerini sağlayan deneyimlerini, geleceğe dair düşündüklerini anlatan
hikâyeler. Pandemi Zayiatı, Pınar Öğünç’ün yazar ustalığıyla el ele veren güçlü ve içgörülü ifadeleriyle, okuyanı, hayata emek veren bu insanlara hayran bırakacak…
(Tanıtım Bülteninden)
Cinselliğin Tarihi
Bu kitap cinselliğin geçmişiyle ve bu geçmişin günümüz cinselliğine nasıl ışık tutabileceğiyle ilgilidir. Her ne kadar cinsellik tartışmalı bir konu olsa da toplumlar üzerindeki etkisinin büyüklüğü onu incelenmeye ve tartışılmaya değer kılar. Cinselliğin Kısa Tarihi dünya tarihinde toplumların cinselliğe karşı tutumunu cinsel davranışlarda ve bu davranışlara dair algılardaki büyük değişimleri tarihsel kronolojiye bağlı kalarak ve diğer disiplinlerden de yararlanarak inceler.
Bu kitabı okurken avcı-toplayıcılıktan tarım toplumuna geçişin cinsellik üzerine etkilerini antik toplumlardan sömürgecilik dönemine klasik dönemden çağdaş dünyaya cinselliğin nasıl görüldüğünü toplumların cinselliği nasıl düzenlemeye çalıştığını görebileceksiniz. Bunun yanında cinselliğe dair değer yargılarının değişimine tanıklık ederek bu konudaki tartışmalara karşı bir perspektif kazanacaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)