VakıfBank Kültür Yayınları, Jack A. Goldstone’un “Erken Modern Dünyada Devrim ve İsyan” isimli kitabını okuyucuyla buluşturuyor. Erken modern dönem tarihçileri için önemli bir kaynak olarak kabul edilen bu eser, karşılaştırmalı ve çok yönlü yaklaşımıyla tarih, sosyoloji, siyaset bilimi ve istatistiksel nüfus bilimi gibi alanları bir araya getiriyor. Goldstone’un çalışması, erken modern dönemin toplumsal ve siyasal değişimlerini anlamak, incelemek ve tartışmak isteyenler için yol gösterici bir nitelik taşıyor.
VBKY’nin tarih kitaplığı, tarihçi ve sosyolog Jack A. Goldstone’un yazdığı, Özkan Akpınar’ın Türkçeye çevirdiği “Erken Modern Dünyada Devrim ve İsyan” adlı yapıtla genişlemeye devam ediyor. Dünya genelinde erken modern tarihçiler için bir başyapıt olarak görülen bu eser, yayınlanmasının üzerinden otuz yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen halen güçlü bir kuramsal çerçeve ve yöntem sunuyor. Goldstone, Fransız Devrimi ile İngiliz İç Savaşı’nın Batı’ya özgü siyasi değişimler olduğu düşüncesini reddediyor; bu olayların, Osmanlı İmparatorluğu ve Ming/Çing Hanedanlığı’nda yaşanan büyük isyanlarla benzer tarihsel dinamiklere dayandığını savunuyor. Goldstone’a göre büyük krizlerin temel sebebi ideolojik veya siyasi farklılıklar değil, demografik değişimlerdir. 1600–1850 yılları arasında yaşanan büyük nüfus artışı hem Avrupa’da hem de Asya’da benzer sonuçlar yarattı: yiyecek fiyatları arttı, işsizlik yükseldi ve umutsuz genç gruplar ortaya çıktı. Bu baskılar, devletlerin vergi toplama gücünü azalttı ve ekonomik sorunlara neden oldu. Aynı dönemde yükselen orta sınıf ve aydınlar, kendilerine uygun pozisyonlar bulamayınca mevcut yöneticilere karşı çıktı. Ancak nüfus artışı her zaman olumsuz bir durum değildi. Erken modern devletler bu durumu zaman zaman kendi avantajlarına çevirmeyi başardı; yeni topraklar alarak ekonomik gelişmenin önünü açtılar. Fakat değişen demografi, esnek olmayan ve değişime karşı direnen yapılarla karşılaştığında kötü sonuçlar doğurdu.
Kitaptan bir alıntı:
“Yirminci yüzyılın sonlarında devrimler bize tanıdık gelmeye başladı, çünkü bizim dünyamızı yaratan devrimler ve isyanlardı. İngiliz sömürge yönetimine karşı başlayan bir ayaklanma Amerika Birleşik Devletleri’ni doğurdu. Sovyetler Birliği, Rusya’daki bir devrimden doğdu. Asya’nın büyük devletleri –Çin, Hindistan ve Japonya– modern şekillerini İmparatorluk, Britanya ve Şogun yönetimlerine karşı yürütülen isyan ve devrimlerle aldı. Batı Avrupa’da erken modern dönemin (yaklaşık 1500-1850) devrim ve isyanları silinmez izler bırakırken, Latin Amerika ile Afrika’daki çoğu ulus modern siyasal yaşamına devrimlerle başladı. Daha yakın geçmişte ise devrimler, Doğu Avrupa’da siyaseti dönüştürdü. Bununla birlikte devrimleri iyi anlamıyoruz. Amerika’nın Vietnam, İran ve Orta Amerika’daki devrimleri öngörüp bunlara etkili bir şekilde karşılık vermeyi başaramaması tam bir hayal kırıklığıydı. Yine SSCB Afganistan devrimiyle başarısızlığa uğrarken, iç reform çabaları büyük şaşkınlık içerisinde Sovyetler Birliği’nde isyanlara ve Varşova Paktı müttefiklerinde devrimlere yol açtı. İran ve Orta Amerika’da hâlâ süren devrimlerden Doğu Asya ve Latin Amerika’daki demokrasi mücadelelerine, Doğu Avrupa’daki komünist yönetimin istikrarsızlığından Güney Afrika’daki değişim beklentilerine kadar, devrimler ve isyanlar beklenmedik şekilde dünya sahnesine çıkmaya, şoklar ve krizler yaratmaya devam ediyor.”
Yazar Hakkında:
Jack A. Goldstone, sosyolog, siyaset bilimci ve tarihçidir. Sosyal hareketler, devrimler, siyasi demografi ve dünya tarihi konularında uzmanlaşmıştır. Çok sayıda kitap ve makalenin yazarı veya editörüdür. Devrimlerin ve uzun vadeli toplumsal değişimlerin incelenmesi konusunda önde gelen isimlerden biri olarak kabul edilir. Çalışmalarıyla kliodinamik, ekonomi tarihi ve siyasi demografi alanlarına önemli katkılar sağlamıştır. Dünya tarihinde “dinamik Batı” ve “durağan Doğu” şeklinde yerleşmiş standart görüşün aksine, Doğu ve Batı medeniyetlerinin, Avrupa’nın sanayileşmenin teknik atılımlarını gerçekleştirdiği 18. yüzyıla kadar benzer siyasi ve ekonomik döngülerden geçtiği modelini savunmaktadır.
