Okurların raflarında yerini alan son kitaplar, mevsimin melankolik havasına uygun olarak daha derin, sorgulayıcı ve içe dönük metinlerden oluşuyor. Sonbahara girerken öne çıkan üç Türk kadın yazarın eseri ise, hem biçim hem de içerik açısından dikkat çekiyor.
1. “Gökyüzünde Nehirler Var” – Elif Şafak
Elif Şafak’ın kısa süre önce yayımlanan romanı “Gökyüzünde Nehirler Var”, çıktığı günden bu yana büyük ilgi görüyor. Roman, üç farklı karakterin üç ayrı zaman ve coğrafyadaki yaşamları arasında kurduğu bağlarla okuyucuyu hem bireysel hem de tarihsel bir yolculuğa çıkarıyor.
Kitap, yalnızca kurgu yönüyle değil, derinlemesine araştırmaya dayanan yapısıyla da öne çıkıyor. Yazarın “Okuyucuya Not” bölümünde belirttiği kaynaklar ve mitolojik referanslar, esere ayrı bir katman kazandırıyor. Asurbanipal Kütüphanesi’nden Gılgamış Destanı’na, Ezidi halkının tarihinden kadim Mezopotamya kültürlerine uzanan çok sesli bir anlatı sunuluyor.
“Antik Sümercedeki ang ‘sevmek’ demekti; gariptir, kelime ‘dünyayı ölçmek’ anlamına geliyordu. Aşk bir his değil, sizi bir yere sabitleyen bir çıpaydı.”
2. “Ormandaki Kalpsiz Ceylan” – Mine Söğüt
Mine Söğüt, çizgileri Bahadır Baruter’e ait olan “Ormandaki Kalpsiz Ceylan” ile klasik masallara cesurca yaklaşan bir anlatı sunuyor. Alışıldık “Pamuk Prenses” masalını ters yüz eden kitap, iyilik ve kötülük, kurban ve kurtarıcı gibi kavramları sorgulayan modern bir anlatı halini alıyor.
Masalların biçtiği kalıpları sorgulayan kitap, kadın kimliği, doğayla kurulan ilişki ve bireysel kader gibi konulara farklı bir pencereden bakıyor. Baruter’in güçlü görselleriyle birleşen metin, hem edebi hem de görsel anlamda çarpıcı bir deneyim sunuyor.
“Mesela kendi hayatımızla bir başkasının hayatı arasındaki bağı ne zaman kuruyor, ne zaman koparıyorduk?”
3. “Geceye Uyananlar” – Cahide Birgül
Edebiyat dünyasında geç keşfedilen isimlerden biri olan Cahide Birgül, “Geceye Uyananlar” adlı romanıyla yeniden gündemde. Yazarın “Ah Tutku Beni Öldürür Müsün?” adlı kitabıyla tanışan pek çok okur, eserlerinde yer alan gerilim, belirsizlik ve aile içi çatışmalarla örülü dünyaya hayran kalıyor.
Geceye Uyananlar, iki kardeşin gözünden aile geçmişiyle, kendi aralarındaki ilişkiyle ve en çok da bireysel hesaplaşmalarıyla yüzleşmelerini konu alıyor. Yazarın bilinçli olarak açıkta bıraktığı sorular ve çözümlenmemiş olaylar, okura derin bir düşünsel alan yaratıyor.
“Kendini kandırarak suçluluk duygusundan sıyrılanların dünyası, başlarından geçenleri anlamlandıranların, gerçeği görenlerin karşısında ne kadar zavallı, ne kadar eften püften kalıyordu.”