Mary Shelley’nin ölümsüz eseri Frankenstein ya da Modern Prometheus, Özden Karataş’ın çevirisiyle Elips Kitap tarafından yeniden okurlarla buluştu. Roman, bilimsel hırsın sınırlarını zorlayan Victor Frankenstein’ın, doğayı kontrol etme arzusuyla yarattığı dehşet verici bir yaratığın hikayesini anlatıyor.
Victor Frankenstein, laboratuvarında hayata döndürdüğü bu varlıktan korkarak onu yapayalnız bırakır. Ancak bu terk edilmiş yaratık, sevgi, kabul ve aidiyet özlemiyle doludur. Bu derin arzuları karşılıksız kaldıkça, içinde büyüyen öfke, zamanla yıkıcı bir intikam duygusuna dönüşür. Yaratıcısından hesap sormak için yola koyulan bu yalnız varlık, aslında insanlığın sorumsuzluğuna tutulan acı bir aynadır.
Frankenstein ya da Modern Prometheus, yalnızca bir korku romanı olmanın ötesinde, insanlığın kibri, sorumluluk duygusu ve yaratıcı ile yaratılan arasındaki hassas ilişkiyi derinlemesine sorgulayan bir başyapıt niteliği taşıyor. Shelley’nin kaleminden dökülen bu eser, okuyucuyu insan doğasının karanlık dehlizlerinde bir yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda ahlaki ve felsefi soruları da beraberinde getiriyor.
Romanın satırlarında yaratık, yaratıcısına şu sözlerle seslenir: “Ben, senin yarattığın varlığım; adaleti ve merhameti en çok borçlu olduğun kişi benim. Senin için bir Âdem olmalıydım ama senin yüzünden düşmüş bir meleğe döndüm.” Bu sözler, eserin temelindeki çaresizliği ve adalet arayışını çarpıcı bir şekilde özetliyor. Frankenstein, modern edebiyatın en etkileyici eserlerinden biri olarak, okuyucularını derinden etkilemeye devam ediyor.
