Yeşim Pala’nın son romanı “Velenor İki Dünya Arasında”, okuyucuyu büyüleyici bir dünyaya taşıyor. Roman, modern hayatın karmaşasında kaybolmuş, kendini yabancı hissettiği Dyla adlı bir kadının hikayesini anlatıyor. Dyla, lüksün, alkışların ve maskelerin ardındaki boşluğu fark ederken, içten içe bir yara ve unutulmuş bir özlem taşır. Bir gün, derinlerden gelen gizemli bir ses, ona direnmesini ve hatırlamaya gelmesini fısıldar. Bu ses, onu iki dünyanın sınırında, Velenor adlı büyülü bir diyara götürür.
Velenor, para, unvan ve kimlik gibi kavramların olmadığı, sadece gerçeklikle görünmeyenin kesiştiği bir yerdir. Burada Dyla, kendi gerçeğiyle yüzleşmek zorundadır. Roman, aşkın adaletle, kalbin hakikatle buluştuğu bu geçitte, kadının içsel yolculuğunu ve kendini keşfetme sürecini çarpıcı bir şekilde ele alıyor. Pala, okuyucuyu derinden etkileyen, kalbin derinliklerinde yankılanacak sorularla bırakarak, “Ben, kendi Velenor’uma varmaya hazır mıyım?” sorusunu soruyor.
“Velenor İki Dünya Arasında”, aşkı anlatmak yerine onu yaşatan, okuyucuyu kendi iç dünyasına dönmeye sevk eden bir eserdir. Romanın atmosferi, okuyucuyu adeta içine çekerken, Dyla’nın yaşadığı dönüşüm, umut ve yeniden doğuşun sembolü haline gelir. Pala, Velenor’u sadece bir mekan olarak değil, aynı zamanda insanın ruhunun derinliklerine inerek kendini bulabileceği bir alan olarak tasvir ediyor. Bu roman, okuyuculara kendi hayatlarının anlamını sorgulamaları için bir fırsat sunarken, aynı zamanda kendi iç ışıklarını bulma yolunda bir yol haritası çiziyor.
