Türkiye’nin Spotify karnesi! Arabesk ve rap müziğin yükselmesi neleri gösteriyor?
Ünlü dijital müzik sağlayıcı Spotify her yıl olduğu gibi bu yıl da kullanıcıları için istatistikleri yayınladı.
Kişisel bazda yayınlanan istatistiklerin yanı sıra ülke bazlı veriler de açıklandı. Bu verilere baktığımızda ise Türkiye’de arabesk ve rap müziğin yükselişte olduğu görülüyor. Bunun yanında içinde bolca argo veya lümpen jargona ait ifadelerin geçtiği müzikler de yükselişte.
Türkiye’nin platformda en çok dinlediği 10 şarkı:
1-Cistak-Era7capone, Batuflex ve Narco
2-Lan-Zeynep Bastık
3-Doğuştan beri haklıyım-Lvbel C5
4–Sezen Aksu-Lvbel C5
5-Yakışıklı-KÖFN, Simge, Salman Tin
6-Sen Bilmezsin-Dedublüman
7-Submariner- Akdo, Lvbel C5
8-Yansıma-Derya Uluğ, Asil Gök
9-Renklensin-Reynmen
10-Dale Don Dale-ElMusto
En çok dinlenen 10 sanatçı:
1-Semicenk
2-Lvbel 5
3-Sezen Aksu
4-Blok3
5-Uzi
6-Ati242
7-Motive
8-Hande Yener
9-Dedublüman
10-Cakal
Kötü Zamanlar Kötü Müzik
Müzik, toplumsal ruh halini yansıtan en güçlü araçlardan biridir. Ancak her dönemde olduğu gibi, kötü zamanlar bazen kötü müziğin yükselmesine yol açar. Türkiye’de son yıllarda arabesk ve rap müziği, özellikle genç kuşaklar arasında büyük bir popülarite kazanmış olsa da, bu müzik türlerinin etkisi yalnızca eğlencelik değil, aynı zamanda toplum üzerinde olumsuz bir etki yaratmaktadır. Arabesk ve rap, toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkileyen, umutsuzluğu ve yozlaşmayı normalleştiren türler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Arabesk müzik, Türkiye’nin işçi sınıfı ve göçmen nüfusunun yaşamından beslenerek, 1960’lardan itibaren toplumun en acılı köşelerindeki insanları temsil etmeye başlamıştır. Bu müzik türü, çoğunlukla yoksulluk, yalnızlık ve hüzünle yoğrulmuş şarkılarla halkın içine işledi. Ancak zamanla arabesk, sadece bu acıları dile getiren bir dil olmaktan çıkıp, bu acıları normalleştiren bir platforma dönüştü. İnsanlar, yoksulluk ve sosyal adaletsizlik karşısında direnmek yerine, bu durumu kabul etmeye ve “acıyı” bir yaşam biçimi olarak benimsemeye başladılar. Arabesk müzik, adeta insanlara çaresizliği, sefalet içinde yaşamayı kabullenmeyi ve durumu değiştirmeye çalışmaktan vazgeçmeyi öğreten bir ideoloji halini aldı. Bu, toplumsal bir yozlaşma yaratmış ve insanların çözüm arayışını engellemiştir.
Rap müziği ise 1990’ların sonlarına doğru Türkiye’de yükselmeye başladı. Sokak kültürünün etkisiyle doğan bu müzik türü, başlangıçta toplumsal eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri dile getiren bir protesto aracı olarak görülse de, zamanla daha çok şiddeti, nefreti ve bireysel çıkış yollarını vurgulayan bir akıma dönüştü. Rap, özellikle gençler arasında popülerleştikçe, sistemin ve düzenin eleştirisi yerine, çözüm sunan bir dil yerine kaotik bir dünyaya davet etti. Neredeyse her şarkıda yer alan şiddet, uyuşturucu kullanımı, kadın düşmanlığı ve suç, toplumu yozlaştıran unsurlar haline geldi. Zihinsel olarak giydirilen bu “güçlü olma” ve “her şeyin mübah olduğu” söylemleri, gençleri yalnızca isyankar olmaya değil, aynı zamanda toplumsal normlardan ve değerlerden kopmaya da teşvik etti.
Her iki müzik türü de, toplumun derinliklerindeki karanlık duyguları ve öfkeyi açığa çıkarttı. Ancak, bu duygulara hitap etmek yerine, arabesk ve rap müziği, toplumu daha da karanlıklaştıran, çözüm yerine hayata karşı kayıtsızlığı normalleştiren birer silah haline geldi. Arabesk, halkın acılarına bir tür “teselli” olarak sunulurken, rap müziği de bu acıları kutlamaya ve şiddetle çözmeye yönlendirdi. Bu müziklerin popülerleşmesi, toplumsal sorunlara karşı duyarsızlaşmayı pekiştirirken, aynı zamanda insanları daha umutsuz ve bireysel bir yaşam tarzına teşvik etti.
Yani kötü zamanlar kötü müzikleri doğurur. Arabesk ve rap müziği, toplumu sadece eğlendiren türler değil, aynı zamanda insanları yozlaştıran, toplumsal çözüm arayışlarını engelleyen ve umutsuzluğu normalleştiren türler olarak yükselmiştir. Bu müzikler, bireysel acıları ve toplumsal sorunları dile getirmek yerine, bu acıları kabullenmeyi ve bu problemleri çözmeye yönelik hiçbir umut taşımamayı yaygınlaştırmaktadır. Ve belki de en kötüsü, bu müzikler, toplumun ruhunu şekillendiren birer araçtan çok, karanlık ve yozlaşmış bir geleceği işaret eden işaretler haline gelmiş durumda.