Açıldığı günden bu yana yalnızca sansürlenmiş veya yasaklanmış eserleri özgün bağlamlarında sergileyen müze, ifade özgürlüğü üzerine eleştirel düşünceyi teşvik eden önemli bir alan haline gelmişti.
Bir buçuk yıldır faaliyette olan müze, farklı coğrafyalarda siyasi, dini ya da toplumsal gerekçelerle yasaklanan 200’den fazla eseri bir araya getirerek, sanatın sınırlara karşı verdiği mücadeleyi görünür kılıyordu.
Süresiz Kapanmanın Ardında Protestolar Var
Müzenin kapatılması, uzun süredir devam eden bir protesto sürecinin ardından kaçınılmaz hale geldi. Müze önünde dört aydır SUT sendikası tarafından düzenlenen kalıcı eylemler (“escrache”), ziyaretçi sayısında ciddi düşüşe ve ekonomik olarak sürdürülemez kayıplara yol açtı. Protestoların yarattığı baskı, hakaretler ve sürekli huzursuzluk ortamı, müzenin işleyişini neredeyse durma noktasına getirdi.
Müzenin kurucusu Tatxo Benet, fiziki mekânın kapandığını duyururken, koleksiyonun başka bir formatta yaşatılacağını da açıkladı.
Sanatın Susturulamayacağı Bir Alan
Yasaklı Sanat Müzesi yalnızca kışkırtıcı eserleri sergilemekle kalmadı; her biri, bir sansür öyküsünün izini taşıyan orijinal sanat eserlerini kamusal alana taşıdı. Resim, karikatür, fotoğraf, yerleştirme ve performanslardan oluşan koleksiyon, dini, siyasi ya da ahlaki gerekçelerle engellenmiş çalışmaları bir araya getirerek sanatın ifade özgürlüğüyle kurduğu derin ilişkiyi gözler önüne serdi.
Müzede eserleri sergilenen sanatçılar arasında Çin’de sansüre uğrayan Ai Weiwei, Katolik Kilisesi’ni eleştiren performansları nedeniyle yargılanan Abel Azcona ve birçok ülkede yasaklanan feminist sanatçılar da yer aldı. Müze, sanatın birçok yerde hâlâ tehlikeli, ama bir o kadar da gerekli bir eylem olduğunu hatırlattı.
Koleksiyon Susmuyor, Yolculuğa Çıkıyor
Müzenin fiziki kapanışı, koleksiyonun sonu anlamına gelmiyor. Müze ekibi, yasaklı eserleri dünya genelinde dolaşan geçici sergilerle halka ulaştırmayı planlıyor. Ancak bu yeni format bile sansürle karşı karşıya.
Bunun en çarpıcı örneği, müzenin ilk uluslararası sergisi olan “Bu Serginin Küratörü Sansürdür” başlıklı gösterim oldu. 20 Eylül’e kadar Andorra’da sürmesi planlanan sergi, 22 Mayıs’ta açılmadan hemen önce krizle karşılaştı. Escaldes-Engordany kentinin belediye başkanı Rosa Gili, Charlie Hebdo dergisinin Ocak 2015 saldırıları sonrası yayımladığı kapağın sergiden çıkarılmasını emretti. Bu müdahalenin ardından müze, serginin tamamını iptal etti.
Müzenin sanat direktörü Carles Guerra, bu müdahalenin koleksiyonun bütünlüğüne ağır bir zarar verdiğini belirtti:
“Charlie Hebdo kapağını, saldırıda hayatını kaybedenlerin fotoğraflarıyla birlikte sergiliyorum çünkü bir bütün oluşturuyorlar. O kapağı çıkarırsanız, o fotoğraflardan da bir şey eksiltmiş olursunuz.”
Yasaklı Sanat Yoluna Devam Ediyor
Yasaklı Sanat Müzesi, başından bu yana sansüre, oto-sansüre ve sanatın içeriğinin yumuşatılmasına karşı yürütülen bir mücadeleyi temsil ediyor. Fiziksel mekân kapanmış olsa da müzenin ruhu yaşamaya devam ediyor. Müze ekibi, farklı şehirlerde ve ülkelerde seyahat edecek sergiler aracılığıyla, sanatın özgürce ifade bulabildiği (ya da bulması gerektiği) yerlere ulaşmayı amaçlıyor.
Proje destekçilerine teşekkür eden müze, mesajını net bir şekilde sürdürüyor:
Yasaklı sanat ölmez, yolculuğa çıkar.
Ve her sergide şu soruyu yeniden sorar:
Sanat özgürlüğünü savunmak için ne kadar ileri gidebiliriz?