Dünyanın en eski film festivali olan Venedik film Festivali, 82. yılında da yalnızca sinemanın değil, kültürün ve politikanın nabzını tuttu. 27 Ağustos’ta başlayan festival 6 Eylül’e kadar devam ediyor. Jarmusch’tan Ozon’a, bu yıl festival adeta sinema tarihine yeni bir sayfa ekledi. İşte festivalde öne çıkan birkaç yönetmen ve filmleri
Jim Jarmusch – Father Mother Sister Brother
Cate Blanchett, Adam Driver ve Charlotte Rampling gibi isimlerle üç ülkede geçen bu antoloji; aile bağlarını, suçluluk ve miras temalarıyla her sahnede sade ve gerçek bir estetikle yakalamayı başarıyor.
Noah Baumbach – Jay Kelly
George Clooney ve Adam Sandler’ın başrölü paylaştığı filmde yönetmen, Jay Kelly üzerinden benlik ve kimlik kavramını mizahi ve ironik bir dil ile dramalaştırarak hayat seçimlerini modern ilişkiler ve sanat dünyası üzerinden inceliyor.
Yorgos Lanthimos – Bugonia
Emma Stone ve Jesse Plemons’lu bu bilimkurgu filmi, uzaylı olduğu düşünülen bir CEO’nun kaçırılmasını absürt ve distopik anlatımıyla beraber sinemayı cinsiyet ve toplum tartışmalarıyla buluşturdu.
Luca Guadagnino – After the Hunt
Julia Roberts, Andrew Garfield ve Ayo Edebiri’nin yer aldığı bu psikolojik gerilim filmi Ivy League kampüsünde geçen hikayesiyle, gizli geçmişler ve iftiralar üzerine izleyiciye güçlü bir eleştirel perspektif sunuyor.
Guillermo del Toro – Frankenstein
Oscar Isaac, Mia Goth ve Christoph Waltz’ın birarada bulunduğu bu gotik yeniden anlatım, Mary Shelley’nin Frankenstein’ını Toro’nun gözünden beyazperdeye taşıyarak sinema tarihine saygı duruşunda bulunuyor.
François Ozon – L’étranger
Albert Camus’un ünlü romanı “Yabancı” yı beyazperdeye taşıyan Ozon, kitaptaki felsefi bir yalnızlık ve bilinmezlik atmosferlerini ustalıkla sinemaya aktarıyor.
Görkemli film prömiyerlerinde yalnızca filmler değil, kırmızı halı da mesajlarla doluydu. Pro-Palestine protestoları, sessiz yürüyüşler ve sloganlı pankartlar festival alanını direnişin bir parçası haline getirdi. Sinema salonlarının dışında yükselen bu ses, sanatın politik sorumluluğunu yeniden tartışmaya açtı. Sanatın politik tavrı, kırmızı halıda yeniden form buldu.
Venedik Film festivali, sadece Oscar yolunun başlangıcı değil; sinemanın, modanın ve direnişin bir arada dans ettiği çok boyutlu ve kültürel bir oda. Filmler kadar, o filmin etrafındaki kırmızı halıda yükselen sessiz sloganlar ve yürüyüşler de hafızalara kazınıyor. Bazen bir film kadar, o filmin çevresini saran atmosfer de anlam taşıyor.