İklim teknolojileri alanında yatırımcı ilgisinin azaldığı ve bir nevi “kış mevsimi” yaşandığı genel bir kanı olarak öne çıkıyor. Bu durum, gezegenin rekor sıcaklıklar kaydettiği bir dönemde oldukça dikkat çekici bir zıtlık oluşturuyor. Ancak, yakın zamanda yayınlanan raporlar, teknolojiye yatırım yapmak için şu anki zaman diliminin oldukça uygun olduğunu gösteriyor.
On yıl öncesine kıyasla, karbon kirliliğini azaltmaya yönelik uluslararası çabaların yetersiz kalması durumunda emisyonların artmaya devam edeceği varsayılıyordu. O dönemdeki en iyimser senaryo bile, emisyonlarda doğrusal bir artış öngörüyordu, ancak bu artış daha düşük bir eğimle gerçekleşecekti. Bu senaryolar, temel olarak önceki yılların eğilimlerini alıp 2050 yılına kadar uzatıyordu. Günümüzde ise, ülkelerin mevcut politikaları sürdürmesi halinde emisyonların yıllık 38 metrik gigaton seviyesinde sabit kalacağı belirtiliyor.
Bu rakam, on yıl öncesinin en iyi senaryosunu temsil ediyor. Ülkelerin taahhütlerini yerine getirmesi durumunda ise, 2040 yılına kadar yıllık yaklaşık 33 metrik gigatona ulaşılacağı düşünülüyor. Bu seviye, 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için hala yeterli olmasa da, kısa sürede kaydedilmiş önemli bir ilerleme olarak değerlendiriliyor.
Geçmişteki projeksiyonların mevcut duruma kıyasla aşırı karamsar olduğu görülüyor. Bu durum, günümüzdeki projeksiyonlar hakkında da fikir veriyor. Geleceği tahmin ederken, sadece mevcut veriler değil, aynı zamanda beklentilerin zaman içinde nasıl değiştiği de büyük önem taşıyor. Değişim oranının arttığı ve küresel emisyonları aşağı yönlü çevirmeye başlayan bir dönüm noktasında bulunuluyor olabilir. Mevcut eğilimler, 2050 hedefinin büyük bir farkla kaçırılacağını gösterse de, beklentilerin son on yılda nasıl değiştiğine bakıldığında farklı bir tablo ortaya çıkabilir.
Bu dönüm noktasını destekleyen çeşitli güncel gelişmeler bulunuyor. Örneğin, Almanya’da hükümetin 2023 yılında teşvikleri kaldırmasına rağmen elektrikli araç satışları rekor seviyelere ulaştı. Gelişmekte olan ülkelerde ise yenilenebilir enerji kaynakları ekonomileri yeniden şekillendiriyor. Daha önce karbon emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunmayan Çin, emisyonlarının 2030’dan önce zirve yapacağını duyurdu.
Karbon emisyonlarının geleceğine ilişkin küresel bakış açısı, son on yılda önemli ölçüde değişti. Bu değişimi, ucuz güneş ve rüzgar enerjisi ile düşük maliyetli bataryalar gibi bir dizi teknoloji mümkün kıldı. Yakın gelecekte ise jeotermal enerji ve şebeke optimizasyon yazılımları, bu iyimserlikteki bir sonraki sıçramayı tetikleyebilir.
İklim teknolojisi yatırımcıları için bu dönemde karamsar olmak anlaşılabilir bir durum. Ancak, bu karamsarlığın ortasında dahi parlak noktalar bulunuyor. Veriler ve teknolojik ilerlemeler, sektörün potansiyelinin beklenenden daha yüksek olabileceğini gösteriyor.
