Judith Schalansky’nin son romanı Yalpalayan Kanaryalar, Ayrıntı Yayınları aracılığıyla Levent Bakaç’ın çevirisiyle okuyucuya ulaşacak. Schalansky, eserinde ekolojik felaketlerin giderek artan tedirginliğini işliyor ve insanlığın bu krizlere karşı yetersiz kalan erken uyarı sistemlerini sorguluyor. Yazar, günümüzdeki durumu sanatsal bir yaklaşımla ele alırken, geçmişle bağlantı kuruyor, estetik motifler kullanıyor ve hayal gücüyle duygusal yoğunluğu birleştiriyor.
Eserin temelinde, kanarya kuşunun sembolizmi yatıyor. Kanaryaların madenlerde oksijen eksikliğini erken dönemde tespit ederek işçileri uyarması, doğanın uyarı sinyallerini ve edebiyatın bu sinyalleri algılayabilme potansiyelini bir araya getiriyor. Schalansky, edebiyatın toplumsal ve küresel sorunlara duyarlı bir platform olabileceğini savunuyor. Eserin bir bölümünde, “Kanarya kuşu bendim ve o bana, benim hâlâ burada, tehlikeli durumun yalnızca bilim tarafından belirlenmekle kalmayıp sanat vasıtasıyla da tecrübe edilebilir bir Şimdi’de bulunduğumu anlamamı sağlıyordu” ifadesiyle bu düşüncesini vurguluyor.
Yazar, bilgi eksikliğinin zamana yayılmış bir sorun olmadığını belirtiyor ve insanın bilgiyi toplama, değerlendirme ve eylemlerinden doğru sonuçlar çıkarma yeteneğine sahip olduğunu savunuyor. Edebiyatın, bilgiyi deneyimlenebilir hale getirerek, olasılıkları canlandırarak ve vizyonları somutlaştırarak insanları harekete geçirebileceğini öne sürüyor. Bu, insanlığı uyaracak ilk adımdır. Schalansky, okuyucuyu bu adımı atmaya davet ederek, edebiyatın çevresel sorunlara karşı farkındalık yaratma ve çözüm arayışına katkıda bulunma potansiyelini vurguluyor. Eser, hem ekolojik krizlerin aciliyetini hem de sanatın bu krizlere karşı bir araç olarak kullanılabileceğini düşündüren çarpıcı bir deneme olarak değerlendirilebilir.
