Yazar: Edebi Bülten

Levent Yılmaz’ın “Anadolulu Buğdayın Hikâyesi” adlı eseri, Alfa Kitap etiketiyle okuyucuyla buluştu. Kitap, buğdayın Anadolu topraklarındaki serüvenini derinlemesine inceliyor ve insanlık tarihine olan etkilerini gözler önüne seriyor. Kitabın tanıtım metninde, eserin Göbeklitepe ile simgeleşen Neolitik Çağ’ın dönüşümünü akla getirdiği belirtiliyor. Neolitik dönem, insanlığın doğadaki kaynaklarla yetinmeyip kendi besinini üretmeye başlamasıyla uygarlığın önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Bu dönem, tarımın başlaması ve ardından kentleşme, devletleşme gibi süreçlerin tetiklenmesiyle sonuçlanmıştır. Tanıtım metninde, “Neolitik” kavramının “besin üretimi” ile eş anlamlı olduğu ve bu sürecin buğdayla özdeşleştirilerek tarımdan kentleşmeye, kentlerden devlete, devletten imparatorluklara ve günümüze kadar uzanan bir hikaye olarak anlatılabileceği vurgulanıyor.…

Müzenin simge galerilerinden biri olan Galerie d’Apollon’da, Napolyon dönemine ait 9 değerli mücevher parçası kimliği henüz belirlenemeyen kişiler tarafından çalındı. Fransa Kültür Bakanı Rachida Dati, olayla ilgili yaptığı açıklamada, “Louvre’da bir hırsızlık vakası meydana gelmiştir, soruşturma başlatılmıştır” ifadelerini kullandı. Olayın ardından müze geçici olarak ziyarete kapatıldı, güvenlik önlemleri artırıldı. Soygun 7 Dakika Sürdü Yürütülen ön incelemelere göre, soygun sadece 7 dakika sürdü. Hırsızlar, Napolyon Bonapart ve eşi Josephine’e ait olduğu bilinen; taç, broş ve benzeri 9 mücevher parçasını alarak olay yerinden hızla uzaklaştı. Çalınan eşyalar arasında yer alan tarihi “imparatoriçe tacı” ise kısa süre sonra Louvre yakınlarındaki bir sokakta kırık…

Vedat Örfi Bengü’nün romanı “Varşova Yanarken” okuyucuyla buluştu. Elips Kitap tarafından yayımlanan eser, savaşın ortasında hayatta kalmaya çalışan iki kız kardeşin hikayesini anlatıyor. Roman, Sevim ve Nevin adlı iki kız kardeşin Varşova’da eğitim alırken savaşın patlak vermesiyle değişen hayatlarını konu alıyor. Budapeşte’den dönüş yolculuğunda Sevim, bir tren seyahatinde korkunç bir olaya tanık olur ve beklenmedik bir komplonun içine sürüklenir. Kimliği çalınan Sevim, casusluk suçlamasıyla tutuklanarak hapse atılır. “Varşova Yanarken”, sahte kimlikler, yıkılmış şehirler ve savaşın gölgesinde verilen yaşam mücadelesini gözler önüne seriyor. Roman, Sevim’in Nevin’e yeniden kavuşma çabasını ve bir kimlik hırsızlığının bir insanın kaderini nasıl etkileyebileceğini sorguluyor. Yazarın sürükleyici…

Thomas Mann’ın eserlerindeki belirgin özellik, temaların ve karakterlerin tasarımı ile dilin üslup açısından titizlikle ele alınmasıdır. Onun için yazmak, yaşamaktır ve yaşamı derinlemesine hissetmekle eşdeğerdir. Bir yayınevi, Mann’ın yazmak ve yazarlık üzerine çeşitli yapıtlarında, yazılarında ve söyleşilerinde dile getirdiği 13 öğüdü derledi. Bu öğütlerin bazıları önemli bulunurken, bazıları daha az önemli görülebilir veya farklı şekillerde değerlendirilebilir. Peki, yazar olmak için hangi duygu ve anlayış yetenekleri gereklidir? Mann’a göre, dünyada yazmaktan başka bir şey istemediğinizi, sözcüklerle hareket etmenin, hayal kurmanın, hissetmenin, yorumlamanın ve biçimlendirmenin tek yolu olduğunu düşünüyorsanız yazar olabilirsiniz. Dünya ve insanlara samimi bir şekilde yaklaşmanın tek yolu budur. Aksi…

Serkan Düzgün’ün yeni romanı Tanrıları Kıskanan Şair, okurlarıyla buluştu. Kitap, bir yaratım eyleminin tanrılarla bir savaş anlamına gelip gelmediği sorusunu merkezine alıyor. Hikaye, Sahaflar Pasajı’nda çalınan eski bir not defteriyle başlıyor. Bu olay, bir grup sahafı, kimliği belirsiz bir şairin yazıları arasında saklı tehlikeli bir labirente sürüklüyor. Başlangıçta sadece bir merak konusu olan hırsızlık, zamanla saplantıya ve ardından da kurban arayan karanlık bir komploya dönüşüyor. Düzgün, okuyucuyu metinlerin içine gizlenmiş bir hakikat arayışına davet ediyor. Roman, tiyatro ve şiirin iç içe geçtiği deneysel bir anlatı sunuyor. Bir sanatçının varoluş mücadelesi, hem onu yücelten hem de yok etmeye çalışan bir koronun…

İlay Bilgili’nin “Tempo” adlı eseri, okurlarla buluştu. Kitap, Sia Kitap etiketiyle yayımlandı. Roman, iki arkadaşın yaşamla, aileyle, ilişkilerle ve sokaklarla giriştiği ironik bir mücadeleyi konu alıyor. Kitaptan bir alıntı: “Benim bu cinayetlerle hiçbir ilgim yok. Ben sadece onun hakkında bildiklerimi anlatmak istedim. Çünkü herkes görülmek ister. Ya da görünmek. Aklı başında herkes, içindeki kötülükle az çok tanışmış herkes ona söyledi. Biraz kötü olabilirsin, hayır diyebilirsin, birkaç karıncayı öldürmekten ya da günahın zevkine biraz bulanmaktan zarar gelmez. Ama o beni bile dinlemedi. Dinleseydi işler hiç böyle olmazdı.” “Tempo”, anne, baba, eski eş, bir güvercin hatta bir koltuğun bile hedef haline gelebildiği…

Bilim Kültür Sanat Eğitim Platformu, “Dilediğin Zaman İzle!” sloganıyla yeni bir eğitim programı başlattı. Kayıttan derslerden oluşan bu program, farklı alanlarda uzmanlaşmış eğitmenlerin sunumlarıyla zenginleştirilmiş durumda. Program kapsamında beş farklı eğitmen, dokuz ayrı konu başlığı altında dersler verecek. Tayfun Atay, antropoloji alanındaki bilgisiyle dikkat çekiyor. Atay’ın dersleri, antropolojiye giriş, tematik tartışmalar ve güncel meselelere antropolojik bakış açısı gibi konuları kapsıyor. Seda Yavuz, sanat tarihi perspektifinden kadın figürünü ele alırken, modernizm ve sonrası dönemde aşk ve sanat arasındaki ilişkiyi inceliyor. Umut Şumnu ise modern sanat, mimarlık ve tasarımın evrimini katılımcılarla paylaşıyor. Gökhan Yavuz Demir, mitoloji, dil ve anlam arasındaki derin bağlantıları…

Ali Rıza Binboğa’nın yaşamını konu alan “Yarınlar Bizim” adlı biyografi kitabı, Notabene Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Kitap, yazarın çetin coğrafyalarda geçen çocukluğundan başlayarak, öğretmen, mühendis ve müzisyen olarak kariyerindeki önemli dönüm noktalarına odaklanıyor. Eser, Binboğa’nın köy enstitüsü yıllarındaki idealist öğretmenlerini, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne giriş sürecindeki zorlukları, 1960’ların gençlik hareketlerindeki rolünü ve mühendislik alanındaki aktif çalışmalarını ayrıntılarıyla aktarıyor. 1975 Eurovision Türkiye elemelerinde halkın oylarıyla birinci seçilmesine rağmen yaşadığı haksızlık ve sonrasında müzik dünyasına hızlı bir giriş yapması, sahne, tiyatro ve sinema projelerindeki deneyimleri, birçok ünlü sanatçıyla yollarının kesişmesi gibi konular da kitapta yer alıyor. 12 Eylül darbesi sonrası yaşadığı sahne yasağı…

Elif Derviş’in kaleme aldığı “Uyuşma” adlı roman, okurlarıyla buluştu. Roman, Bilgi Yayınevi etiketiyle raflardaki yerini aldı. “Uyuşma”, sevdiklerini kaybetmenin acısıyla sarsılan balıkçı Valhaf’ın hikayesini anlatıyor. Valhaf, yaşadığı köyü geride bırakarak içsel bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta, limanlarda çalışarak, kasabalarda dolaşarak ve kitapların sayfalarında kaybolarak kaybının derinliğiyle yüzleşiyor. Daha sonra, dünyanın tam ortasında bulunan bir köprüden geçerek, yaralı ruhların teselli bulduğu “beyaz ev”e ulaşıyor. Zamanın akışının durduğu bu yerde, Valhaf yeni dostluklar kuruyor ve farklı bakış açıları kazanıyor. Bu deneyimler, ruhunu iyileştirmeye başlıyor. Ancak, “beyaz ev”den çıkış, her yolcu için farklı bir kapıdan gerçekleşiyor. Valhaf, kedisi Duman’ın rehberliğinde kendi eşiğini keşfediyor…

Selby Wynn Schwartz’ın “Sappho’nun Peşinde” adlı romanı, Livera Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Roman, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olmak, özgürleşmek ve adalet arayışında olan bir grup feminist sanatçı ve yazarın hayatlarını, canlı kesitler halinde sunuyor. Eserde Sarah Bernhard, Colette, Eleanora Duse, Lina Poletti, Josephine Baker ve Virginia Woolf gibi önemli kadın figürleri yer alıyor. Schwartz, bu kadınların yaşamları üzerinden, arzuları, hayalleri ve mücadeleleri çerçevesinde bir portre çizerken, aynı zamanda kadınların toplumdaki rolünü ve sanat üzerindeki etkilerini de sorguluyor. “Sappho’nun Peşinde”, 2022’de Booker Ödülü uzun listesine seçilmiş, 2023’te ise James Tait Black Edebiyat Ödülü…