CerModern, “Rewind/Slovenia” adlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Erkan Doğanay’ın üstlendiği sergi, Türkiye’den Özgür Eryılmaz, Hakan Esmer, Semih Kaplan, Serdar Leblebici ile Slovenya’dan Ive Subic ve Maja Subic’in eserlerini bir araya getiriyor. 6 Kasım’da başlayan ve 28 Aralık 2025’e kadar devam edecek olan sergi, bir yolculuğu resmin diliyle anlatmayı amaçlıyor. Doğanay, sergiyi “Zamanın Katmanları, Mekânın Hafızası” temasıyla çerçeveliyor ve coğrafyayı sadece bir yer değil, aynı zamanda üst üste yazılmış izlerin palimpsesti olarak tanımlıyor.
Rewind grubu, Slovenya’daki üretimlerini Loski Muzej/Skofja Loka Kalesi etrafında şekillendirmiş. Sergideki eserler, bu müze ve coğrafya ile kurulan ilişkinin izlerini taşıyor. Proje, sonuç odaklı olmaktan ziyade ortak üretim, paylaşım ve yerle temas fikrini ön plana çıkararak iki ülke arasında görsel bir köprü kurmayı hedefliyor. Müzenin koleksiyonundaki Ivan Grohar ve Subic ailesi hattı, sergiye tarihsel bir derinlik katıyor.
Özgür Eryılmaz’ın eserlerinde yol bir eşiğe dönüşüyor. Işık-gölge oyunları, spatula darbeleri ve katmanlı yüzeyler aracılığıyla siluetlerin resme dönüştüğü eşikler yaratılıyor. İzleyici, geniş renk alanlarından detaylı dokulara doğru çekilirken, sadece görüntünün değil, aynı zamanda bakış açısının da yeniden şekillendiğini fark ediyor. Eryılmaz’ın çalışmalarındaki Aruoba göndermesi, “köprü yolun parçasıdır” ifadesiyle bu yüzeyler arası geçişi vurguluyor.
Serdar Leblebici’nin eserlerinde renk, ritmik bir araç olarak kullanılıyor. Kızıl bir gökyüzünün altında Skofja Loka’nın panoramik görüntüsü ve göl, ada, çan kulesi etrafında dönen yaprak izlenimleri sunuluyor. Renklerin yoğunluğu, şehir siluetini bir renk alanı kompozisyonu olarak okumaya teşvik ederken, “kültürel köprü” kavramını da biçimsel bir düzeye taşıyor. Leblebici’nin sergi notu, “Tüm canlılar uyum içinde yaşasın,” şeklinde bir mesaj içeriyor.
Hakan Esmer, Orhan Veli’nin “Kumrular” şiirini geçicilik teması üzerinden ele alıyor ve “Yolculuk olmalı” düşüncesini vurguluyor. Sisli göl, taş duvar ve yağmur sonrası toprak kokusu gibi duyusal öğeler, manzarayı betimlemenin ötesinde fenomenolojik bir bakış açısı sunarak yolun sadece dışarıda değil, aynı zamanda içsel bir süreç olduğunu hatırlatıyor.
Semih Kaplan, Ptuj Kalesi’ndeki Kurent festivalinin ikonografisini çağdaş bir plastik diline aktarıyor. Siyah beyaz arşiv fotoğraflarından alınan atmosfer, origami maskeli figürlerle birleşerek yerel mitolojiyi güncel bir görsel ifadeye dönüştürüyor. Kaplan’ın mimariyle kurduğu diyalog, serginin genelinde “yerle temas” vurgusunu güçlendiriyor.
Ive Subic (1922-1989), serginin tarihi katmanını oluşturuyor. Partizan dönemine ait afiş estetiğinden kırsal yaşam temalarına, yağlıboyadan fresk ve mozaiğe kadar geniş bir teknik yelpazesi sunuyor. Ljubljana’daki parlamento binasındaki büyük mozaik ve 1979 tarihli Preseren Ödülü, Sloven modernizminin önemli bir figürü olduğunu gösteriyor. Maja Subic (1965) ise geleneği günümüze taşıyor. Taşınabilir fresk yüzeyleri, yerle ilişkili enstalasyonlar ve bilim tarihinden alınan konularla kavramsal fresk denemeleri yapıyor.
“Rewind/Slovenia”, yol, yeşil ve bellek ekseninde resmin farklı yaklaşımlarını bir araya getiriyor. Katman ve eşik (Eryılmaz), renk ritmi ve panorama (Leblebici), içsel yolculuğun imgesi (Esmer) gibi farklı temaları işliyor. Kaplan’ın performatif ikonografisi ve Subic ailesinin iki kuşaklık sanatsal mirası, sergiyi hem günümüze hem de tarihe bağlayan bir atlasa dönüştürüyor. CerModern’deki sergi, tamamlanmış bir eserden ziyade, süreç sanatının halka açık bir durak noktası olarak öne çıkıyor.
