Ursula Le Guin’in “Karanlığın Sol Eli”, bilimkurgu türünün önde gelen eserlerinden biri olarak kabul görüyor ve okurlara farklı bir dünya sunuyor.
Kitap, dünyamıza benzeyen ancak Kış adı verilen bir gezegende geçiyor. Bu gezegen, yılın en sıcak zamanlarında bile yarı-kutup iklimine sahip ve tüm sakinleri çift cinsiyetli (androjen). Cinsel kimliğin bir statü veya güç aracı olarak kullanılmadığı bu dünyada, bireyler yılın belirli dönemlerinde hormonal durumlarına göre erkek veya kadın olabiliyorlar. Hatta, birkaç çocuk doğurmuş bir kadın daha sonra başka çocukların babası olabiliyor. Bu durum, arkadaşlık ve sevgililik arasındaki sınırları bulanıklaştırırken, insan düşüncesini belirleyen ikilikleri de zayıflatıyor. Güçlü/zayıf, koruyucu/korunan, hükmeden/hükmedilen gibi karşıtlıkların temelleri sarsılıyor. Kış gezegeni, ilerlemeden ziyade cehaletin ve mevcudiyetin ön planda olduğu bir yer.
Günlerden bir gün, Kış’a uzaydan bir elçi geliyor. Bu elçi, gezegenin sakinlerini, onların da katılmasını istediği bir gezegenler birliğinden bahsediyor. Elçinin gelişiyle birlikte yerli ile yabancı, erkek ile dişi, benzerlik ile benzemezlik, parça ile bütün arasındaki ilişkiler ve çelişkiler insanların iç dünyasında yankı bulmaya başlıyor. Bu durum, karakterler arasındaki etkileşimleri ve gezegenin sosyal yapısını derinlemesine etkiliyor.
Le Guin’in bu romanı, okurları zihinsel sınırlarını zorlamaya ve hayal güçlerini kullanmaya davet ediyor. Farklı bir toplum yapısı ve insan ilişkileri üzerine düşündürerek, okurların kendi dünyalarını ve değerlerini sorgulamasına olanak tanıyor.
Ursula K. Le Guin, 21 Ekim 1929’da ABD’de doğdu. Antropolog Alfred Kroeber’in kızı olan Le Guin, ilk öyküsünü dokuz yaşında yazdı. Üniversitede Fransız ve İtalyan edebiyatı okuyarak Rönesans edebiyatı üzerine uzmanlaştı. 1970’lerden itibaren çeşitli Amerikan ve Avustralya üniversitelerinde bilimkurgu üzerine atölyeler düzenledi. Le Guin, geleneksel edebiyat tekniklerini bilimkurgu öğeleriyle ustalıkla birleştirmesi ve derinlemesine alternatif toplumlar yaratmasıyla tanınıyor. Eserlerinde kültürel antropoloji, siyaset ve psikolojiye odaklanarak, telepati ve zihin okuma gibi psişik fenomenleri kullanıyor. Taoizm ve Zen felsefelerine yer vererek karşılıklılık, birlik ve bütüncülük gibi temaları vurguluyor. Karmaşık semboller ve imgeler aracılığıyla bireylerin ve toplumların düzen ile kaos, uyum ile ayrılık gibi karşıtlıkları dengeleme gerekliliğini ele alıyor. Le Guin, bilimkurguya edebi bir saygınlık kazandırmasının yanı sıra, düşündürücü ütopyalarıyla da dikkat çekiyor. 22 Ocak 2018’de hayata veda etti.
