Frantz Fanon’un alanında en önemli çalışmalardan sayılan eseri Yeryüzünün Lanetlileri sömürgecilik konusuna, olduğundan daha farklı bir şekilde bakabilmemizi sağlıyor. Sömürgecilik günümüzde pek çok kişi için bir ülkenin başka bir ülkeye gidip oradakilerin ayağına zincir takması olarak algılanmasına rağmen Fanon asıl sömürgeciliğin “görünmeyen sömürgecilik” olduğunu ifade ediyor.
“Aşağılayıcı Öz İmaj”
Fanon’un Yeryüzünün Lanetlileri kitabı alanında değil, yaşadığı dünyayı kavramak isteyen herkes tarafından okunması gereken bir kitap olarak öne çıkıyor. Yeryüzünün Lanetlileri özet olarak özgür olduğunu sanan günümüz dünyasının insanın hiç de özgür olmadığını belirtiyor. Fanon’un en temel düşüncesi sömürgecilerin ana silahının; kafalardaki sömürgeleştirilmiş halk imajının, ezilmiş halklara zorla dayatılması olarak açıklar. Ezilen yani geri bırakılmış – kalmış halkların özgürlüklerine kavuşmaları için ilk olarak aşağılayıcı öz imajdan kurtulmaları gerekir.
Fanon için özgürlük yolunda en başta yabancıların dayatması esnasında görülmekte olan şiddete eş değer olacak bir şiddetin kullanılması gerekir. Bu sayede ezilenler, en başta kendileri için ezilmekte olan imajını değiştirebileceklerdir. Fanon’un söylediği siyah insanın (buradaki siyah kavramını sadece ten rengi olarak algılamamak gerekir) sürekli olarak avcısına aşık bir av halinde olduğunu belirtir. Siyahlar, esasında özgür olmayı değil, beyaz gibi olmayı istemektedirler.
“Beyaz”lık Yanılsaması
Sömürgeci efendinin köleleri için tanınma gibi bir isteği de yoktur. Bu kavram da yine Fanon’un dünya görüşü için oldukça önemlidir. Gündelik yaşam ile bunu bağdaştıracak olursak, devletler arasındaki ilişkide “siyah” olan taraf, kendisini “beyaz” olan devlete benzetmek için onunla aynı değerde olduğunu sanabilir ya da kendi kitlesine bu şekilde yansıtabilir. Örneğin “beyaz” olan efendinin “siyah” hakkında aldığı kararlar kapsamında karşı çıkıyor gibi durabilir, tekzip yapabilir, kınama yapabilir ve benzeri eylemlerde bulunabilir. Ancak bu “beyaz” efendinin hiç umurunda değildir. Çünkü o “beyazdır” ve “siyah” tarafından gelecek olanlardan hiçbir şekilde etkilenmez. “Beyaz” olan “siyah” olan için adeta bir çocuğa davranır gibi davranır ve ağlamasına, sızlanmasına, yakınmasına bazen izin vererek onun yatışmasını bekler.
Buradaki en önemli nokta “siyah” olan topluluk ya da devletlerin kendi vahim durumlarını görmemeleri ve “siyah” olmalarına karşılık ısrarlar “beyaz” gibi davranmaya çalışmalarıdır. Bu durum ise bu halklar üzerinde “lanet” oluşturur. Fakat, bu noktada “siyah” olan kendisinden olanlara karşı “beyaz” olabilir. Örneğin bir devlet “siyah” olmasına karşılık, kendi halkı için “beyaz” efendi gibi davranabilir.
Temelde en aşağıya yani sistemin oluştuğu noktaya gidildiğinde bireyin ortaya çıkarılması oldukça önemlidir. Birey, kendisini kuşatan “siyah” ve “beyazlık” noktasını görerek, karşı bir hamle geliştirmedikçe sürekli bu alanda yaşamak durumunda kalacaktır. Sürekli aşağılanmakta olan “siyah” insan, öncelikle kendi renginin farkına varmalı ve kendi gerçeğinin farkına vararak, hangi alanlarda “beyazın” üstünlüğünü kabul ettiğini görerek buna karşı koymalıdır.
Yazar: Frantz Fanon
Çevirmen: R. Şen Süer
Yayınevi: Versus Kitap Yayınları
Sayfa: 314 sayfa