Akıllı telefonlardaki mikrofon erişimi, sesli komut sistemlerinin yaygınlaşması ve reklam hedefleme stratejileri, teknoloji dünyasında süregelen bir tartışmayı yeniden alevlendirdi. Son dönemde ortaya çıkan patent başvuruları, şirketlerin yaptığı açıklamalar ve geçmişte yaşanan soruşturmalar, cihazların potansiyel pasif dinleme yeteneklerine dair endişeleri artırdı. Büyük teknoloji şirketlerinin, çalışanlarının kullanıcı ses kayıtlarına erişimiyle ilgili geçmişteki itirafları da bu tartışmayı daha da derinleştirdi.
Yeni yayınlanan raporlar, hedefli reklamların tesadüf olup olmadığı sorusunu tekrar gündeme getirdi. İddialara göre, Amazon, Google ve Facebook gibi şirketlerin ses algılama ve arka plan ses analizi üzerine patentleri bulunuyor. Örneğin, Amazon’un 2018’de aldığı bir patent, ortamdaki konuşmalarda geçen belirli anahtar kelimeleri tespit edebilen bir algoritmayı tanımlıyor. Facebook’un 2016 tarihli bir patenti, belirli kelimelerin algılanması durumunda cihaz mikrofonunu etkinleştiren bir sistemi içerirken, Google’ın 2014 tarihli patenti ise arka plan ses ortamını analiz ederek içerik önerileri sunabilen bir mekanizmayı açıklıyor.
Bu patentler, teknoloji şirketlerinin ses analizi ve ses tabanlı sinyal işleme teknolojileri üzerine uzun zamandır çalıştığını gösteriyor. Bu teknolojilerin reklam hedefleme, kullanıcı etkileşimi veya sesli komut sistemlerinin performansını artırma gibi alanlarda kullanılabileceği belirtiliyor.
Ancak, konu sadece patentlerle sınırlı değil. 2019 yılında yayınlanan bir araştırmada, Facebook’un kullanıcılar tarafından gönderilen ses kliplerini dinleyen taşeron şirketlerle çalıştığı ortaya çıktı. Aynı yıl, Google’ın Asistan kayıtlarını inceleyen çalışanların, kullanıcıların ev içi konuşmalarına ait binlerce ses klibini analiz ettiği bildirildi. Apple da benzer şekilde, Siri kayıtlarının bir kısmının doğruluk kontrolü amacıyla taşeronlar tarafından dinlendiğini kabul etti. Bu şirketler, bu uygulamaları kamuoyunun tepkisini çektikten sonra doğruladılar ve süreçlerinde değişiklikler yaptıklarını duyurdular.
Sesli asistanların, kullanıcıların belirlediği uyandırma kelimelerini algılayabilmek için sürekli olarak ortam sesini taradığı belirtiliyor. Bu taramanın amacı, tam bir ses kaydı tutmak değil, sadece tetikleyici sinyalleri yakalamak.
Sosyal medya, mesajlaşma ve alışveriş uygulamalarının, mikrofon erişimi istemesi de tartışma yaratıyor. Bu uygulamalara izin verildiğinde, aktif kullanım sırasında mikrofona erişim sağlanabiliyor.
Akıllı telefonlarda kullanılan bir diğer yöntem ise mağazalarda veya televizyon reklamlarında kullanılan ultrasonik işaretler. İnsan kulağının duyamayacağı yüksek frekanslı sesler, telefon mikrofonu tarafından algılanabiliyor. Bu işaretler, uygulamalara kullanıcının konumu veya etkileşimde olduğu reklam hakkında bilgi sağlayabiliyor. Ultrasonik işaretlerin dijital pazarlamada kullanımı, 2017 yılında yayınlanan bağımsız raporlarla doğrulanmıştı.
Akademik çalışmalarda, uygulamaların sürekli olarak ses kaydı almadığı, bunun yerine mikrofon izni verildiğinde belirli tetikleyici kelimeleri işleyen sinyaller topladığı belirtilmişti. 2018’de yapılan bir araştırmada, uygulamaların çoğunun tam bir ses kaydı yerine ekran görüntüsü ve anahtar kelime sinyallerini kullandığı ortaya konuldu. Mikrofon erişimi açık olduğunda, tetikleyici kelimeler reklam hedefleme algoritmaları için işlenebiliyor.
Kullanıcıların kendi deneyimlerine dayanan testlerde, daha önce hiç aratılmamış bir ürünün adının yüksek sesle tekrar edilmesinin ardından, bazı hesaplarda ilgili ürün reklamlarının görülmesi dikkat çekti. Bu tür testlerin sonuçları farklılık gösterse de, mikrofon izinlerinin reklam algoritmaları üzerinde etkili olup olmadığı sorusu hala tartışılıyor.
Bu konu, 2018 yılında ABD Kongresi’nde de gündeme geldi. Facebook CEO’su Mark Zuckerberg’e, reklam hedeflemeleri için kullanıcı konuşmalarının dinlenip dinlenmediği soruldu. Zuckerberg, bu iddiayı reddederken, kullanıcıların uygulamalara mikrofon izni verebildiğine dikkat çekti.
Şirketler, kullanıcı konuşmalarının doğrudan dinlenmediğini, analiz edilen verilerin algoritmalar tarafından işlenen sinyaller ve davranış modelleri olduğunu savunuyor. Ancak, reklam hedefleme sistemlerinin hangi veri sinyallerini kullandığı ve mikrofon erişiminin bu süreçteki rolü hala tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Kullanıcılar, iOS ve Android cihazlarda mikrofon erişimini uygulama bazında kapatma imkanına sahip. Facebook, Instagram, TikTok ve alışveriş uygulamalarının mikrofon izinleri, güvenlik menülerinden devre dışı bırakılabiliyor. Sesli asistanları kapatmak veya uygulamaların mobil yerine tarayıcı versiyonlarını kullanmak da mikrofon erişimini kısıtlayan yöntemler arasında yer alıyor.
Gelecekte ses kalıplarının kullanım alanlarına dair tahminler de gündemde. Duygu tespiti yapan sistemlerin geliştirildiği, sağlık ve sigorta alanında ses analizi tabanlı değerlendirmelerin yapılabileceği yönünde raporlar bulunuyor. Ses verilerinin hukuki süreçlere dahil edilmesi ve ses tonundaki değişimlere göre tahmine dayalı reklamcılık uygulamalarının geliştirilmesi gibi senaryolar da tartışılıyor.
Akıllı telefonların ses temelli sinyalleri nasıl işlediği, reklam hedefleme algoritmalarında hangi veri modellerinin kullanıldığı ve mikrofon izinlerinin bu süreçteki etkisi küresel ölçekte tartışılmaya devam ediyor. Konuyla ilgili yeni teknik raporlar ve şirket açıklamalarının beklenmesi, tartışmanın daha somut verilerle sürmesini sağlayacak gibi görünüyor.
