Mary Shelley’nin 1818 tarihli romanından doğan ve edebiyat tarihinin en ikonik karakterlerinden biri haline gelen Frankenstein’ın Canavarı, sinema ve televizyon dünyasında da önemli bir yer edindi. Karakter, ilk kez 1931 yılında beyaz perdede Boris Karloff tarafından canlandırıldı. Karloff’un bu performansı, canavarın derin ve trajik yönlerini vurgulayarak sinema tarihine adını yazdırdı.
Karloff’tan sonra birçok oyuncu, Frankenstein’ın Canavarı’nı farklı yorumlarla yeniden hayata geçirdi. Bu yorumların her biri, Mary Shelley’nin hikayesine kendi dönemlerinin korku anlayışını ve insanlık sorgusunu yansıttı. Günümüzde ise bu ikonik rol, genç oyuncu Jacob Elordi’ye emanet edildi.
Guillermo del Toro’nun yönetmenliğini üstlendiği yeni Frankenstein uyarlaması, ilk olarak sinemalarda gösterime girecek ve ardından 7 Kasım’da Netflix platformunda izleyicilerle buluşacak. Del Toro, Venedik Film Festivali’nde yaptığı açıklamada, bu projeye uzun yıllardır büyük bir tutkuyla bağlı olduğunu belirtti ve “Bu hikayeyi çocukluğumdan beri takip ediyorum. Canavar, insana dair her şeyin en saf sembolüdür” ifadelerini kullandı.
Jacob Elordi ise karakterle kurduğu derin ilişkiyi şu sözlerle dile getirdi: “Bu filmdeki yaratık, aslında benim en saf halim. Ekranda gördüğünüz canavar, benden daha çok ben.” Elordi’nin bu yorumu, canavarın iç dünyasına ve duygusal karmaşıklığına odaklanacağını işaret ediyor.
Boris Karloff’tan Jacob Elordi’ye uzanan bu uzun yolculukta, Frankenstein’ın Canavarı, korku, yalnızlık ve insan olmanın anlamı gibi evrensel temaları ele alarak sinemada yaşamaya devam ediyor. Her yeni uyarlama, canavarın hikayesini farklı bir perspektifle anlatarak izleyicilere farklı duygusal deneyimler sunuyor. Del Toro’nun vizyonu ve Elordi’nin performansı ile bu klasik karakterin nasıl bir yeni boyut kazanacağı merakla bekleniyor.
