Joachim Trier’in yönettiği “Manevi Değer” filmi, Cannes Film Festivali’nde büyük bir başarıyla jüri özel ödülü olan Gümüş Palmiye’yi kazanmış ve bu sayede Norveç’in Oscar adayı olduğunu duyurmuştur. Film, modern binaların arasında sıkışmış, kırmızı boyalı eski bir evin atmosferiyle başlar. Bu ev, Robert Zemeckis’in “Burada” filmindeki gibi, burjuva bir ailenin asırlık geçmişine sessizce tanıklık etmiştir. Nora ve Agnes, anneleri Sissel’in psikologluk seanslarına alt kattaki sobanın kapağını açarak kulak misafiri olmuş, aile içindeki karmaşık ilişkileri gözlemlemişlerdir.
Filmin merkezinde, 20 yıldır Oslo’ya dönerek kızlarına baş sağlığı dilerken, geçmişin yükleriyle boğuşan Gustav karakteri yer alır. Kırmızı boyalı eski ev, Gustav’ın kızlarıyla yeniden yüzleştiği, dram ve trajedinin sahneleştiği bir mekâna dönüşür. 15 yıldır film çekmeyen Gustav, tiyatro oyuncusu Nora ve ailesini kurmuş olan Agnes arasında geçmişe dönük iç hesaplaşmalar başlatır. Evin atmosferi, Ingmar Bergman filmlerinin kapalı ve psikolojik ortamını çağrıştırarak, karakterlerin iç dünyalarını yansıtır.
Nora, babasının teklif ettiği film rolünü reddederken, Hollywood yıldızı Rachel devreye girer ve yuva kavramı giderek kırılgan bir kaosa dönüşür. Bencil bir baba ve terk edilmiş bir kız arasındaki yapmacık yakınlaşma, uzlaşma çabaları duygusal yoğunlukla ve çıplak gerçeklikle sona erer. Gustav, annesinin eski evde gerçekleştirdiği eylemi geç de olsa anlamaya çalışırken, sanat yoluyla Nora ve Agnes ile iletişim kurmanın ve onları bağışlamanın mümkün olup olmadığını sorgular.
Filmin görsel dili, doğal ışık, kamera açıları ve kesmelerle karakterlerin duygusal durumlarını derinlemesine yansıtır. Özellikle finale doğru kullanılan plan-karşı plan teknikleri, konuşulmayanların ve bakışların gücünü vurgular. Gustav ve Nora, ortak noktaları sanata karşın iletişim kurmakta zorlanırlar. Yönetmen Trier, Bergman’a saygı göstererek insan ruhunun derinliklerine inen, yetkin bir psikolojik analiz sunar. Stellan Skarsgard’ın Gustav’a, Renate Reinsve’nin Nora’ya, Inga Ibsdotter Lilleass’ın Agnes’e ve Elle Fanning’in Rachel’e getirdiği performanslar, filmin etkileyici atmosferine katkıda bulunur. “Manevi Değer”, 2025’in en iyi filmlerinden biri olarak değerlendirilerek izlenmesi gereken bir yapım olarak öne çıkmaktadır.
