Dosya

Dogen Zen’inde Aydınlanma

Yazma ve uygulama (pratik) alanında XIII. yüzyıl, Zen üstadı Dogen sebebiyle, XVIII. yüzyıla kıyasla çok daha avantaja sahipti. Dogen, erken Çin Zen detaylarını geliştirmişti. Yazıları, Çin Zen geleneğinin, Zen literatürünü ve Çin Budistlerini meşgul eden konulara fazlasıyla hakim olduğunu gösteriyor.

Bu sebeple uygulama, aydınlanmanın doğası ve benzerleriyle ilgili yazdıklarını okumak önemlidir; çünkü yazılarından geleneğe nasıl hakim olduğunu ve onları yeni bir şekle soktuğunu öğrenebiliriz. Bir taraftan sözleri; Hui-neng, Chaochou ve Yim gibi üstatlardan yankılar taşırken, beri taraftan kendi düşüncelerinin derinliği ve inceliğiyle okuru yakalıyor, çoğunlukla seleflerinin ötesine geçiyor. Eserlerini okumak, niçin günümüze değin Japonya’nın en etkili düşünürü olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır.

İlgili Makaleler

Aydınlanma Yolunda

Böylece, aydınlanmanın kademeli veya aniden olup olmadığına dair eski tartışmalar etrafında bulunmaması şaşırtıcıdır. Örneğin, inanç mevzusunda, eseri Shobogenzo’da aydınlanmanın ani veya aşamalı olup olmamasına dair yazısı yoktur. Diğer yazdıklarında da doğrudan bu konu üzerinde durmaz ve şunu çıkarabiliriz ki Dogen için aşamalı veya birden aydınlanma daha geriplanda kalmaktadır. En azından, Batılı şarkiyatçıların aydınlanmanın aşaması hakkında yazdıkları, Dogen’in yazdıklarına kıyasla daha belirgindir.

Dogen

Son zamanlarda yayımlanan bir kitapta: “Çin’de Tendai manastırını terk eden Dogen (1200-1253) kendi aşamalı aydınlanmasının manastırını olacak yerini kurmak için Japonya’ya dönmüş ve bir tür Zen’in ikinci kurucusu olmuştur,” deniliyor. Bir başka kitapta: “Dogen’in okulunu, Kuzeydeki (Çin’deki) okulun aksine kademeli aydınlanma okulu olarak görüyoruz,” ifadesi kullanılıyor.

Bu türden yazıların ve bazı yazarların neden Dogen’i aşamalı aydınlanmanın savunucusu olarak gördüklerini anlamak güç değil. Keza ilk bakışta, Soto tarzı aydınlanma aynı zamanda kademeli bir aydınlanma olarak görünüyor. Dogen’in yaşamı boyunca, Rinzai Zen’in aksine savunduğu öğreti, Rinzai öğretisinin yoğunluğuna karşı çıkarak daha rahat ve yavaş bir öğretiye yaklaştığı görülüyor. Yine de bunu aşamalı olarak görmek, zazenin yoğunluğunu kaçırmaktır. Soto Zen, “başlangıç aydınlanmasına” önem verirken, Rinzai “başlangıçla aydınlanma”yı savunur. Haliyle bu durumda kademeli olan Rinzai’dir.

Benim öne sürdüğüm sav ise; aydınlanmanın herhangi bir düşünce olmadığında, zihnin tümüne hâkim olunduğunda yaşanmasıdır.

İlkin, aydınlanmanın ani olduğu görüşü Çin kökenli olsa da bazı Budistler tarafından sahip çıkılan bir görüştür. Abhidharmakosa ve Buddhaghosa’nın Visuddhimagga sistemleri, ahlaki gelişimin uzun ve yoğun bir programını (slla), ön hazırlıklı huzur egzersizlerinden (samatha-bhavana) oluşan kademeli olan meditasyon uygulamalarını ve sonrasında içgörü uygulamaları (vipasyand Bhavana), ve prajna ile sonuçlanan, dört kutsal gerçeğin geçerliliğine ve şartlanmış varlığın üç izine ilerici bir bakış açısıdır.

Evrensel Boşluk Kavramı

Burada, konuyu biraz daha açmak için Mahayana Budizminden söz etmek gerekiyor. Mahayana, öğretinin doğasını yeniden belirledi. Artık saf hale gelme ana amaç değildir; bunun yerine evrensel boşluk (prajna) amaç olarak belirlendi. Buradaki amaç, varlığın doğasına evrensel boşluğu ani bir şekilde hissettirebilmektir. Elbette bu, zihinsel yanılsamaların boşluğunu-hiçliğini görmek anlamı da taşır. Uzun bir dönem, Mahayana için –ki Zen de bu okulun içinde bu sebepler yüzünden yer alır- aydınlanmanın ani olup olmayacağı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Tartışmalar sonucunda, bugün hâlâ aydınlanmanın aşamalı olacağı görüşü çoğu Budistte baskındır.

Dogen’in öğretiye yaklaşımını en iyi gösteren ifadesi şöyledir: “Uygulama ve aydınlanmanın birliği”. Devamında: “Buddha doğasına kavuşmaktan başka zazenin ne amacı olabilir?” der. Shobogenzo’nun başka önemli bir yerinde şöyle yazar:

“Buddha yoluna gelince, aydınlanma düşüncesini uyaran kişinin aydınlanmadaki en önemli adımı budur. Bir kişi tam aydınlanmaya ulaştığında (zihnini denetim altına aldığında) aydınlanmasını gerçekleştirir. İlki ve sonuncusu arasındadır aydınlanma. Ahmak kişi, öğretiyi öğrenmeye çalışırken bir türlü aydınlanmaya ulaşamadığını ve aydınlanmaya başkaları tarafından kavuşturulmasını gerektiğini düşünür. Birisi, zihnine ve bedenine egemen olduğunda Buddha doğasına da kavuşmuş olur.”

[perfectpullquote align=”full” bordertop=”false” cite=”” link=”” color=”” class=”” size=””]İşte burada, aydınlanmanın aşamalı bir şekilde gerçekleştiğinin reddini görmekteyiz. Aydınlanma, ilkin yola erişmeyi düşünen kişide bulunmaktadır hatta uygulamaya yönlenmemiş kişide de bulunmaktadır. Böylece, her kişide Buddha doğasının olduğunu söylemek, öğretinin temelini oluşturmaktadır.[/perfectpullquote]

Özetle, Dogen, ani aydınlanmanın farklı bir yorumunu sunmakta ve insanların ihtiyaçlarına uygun bir Zen yorumu getirmektedir. Evrensel Buddhanın merkezî öğretisi, pratik ve uygulamanın birliği ve sıradan hayat olaylarının gerçek aydınlığın ifade edilmesi aracı olarak yapılması birçok önemli şeyi gerçekleştirmiştir. İlkin, aydınlanma keşişlerden ve manastır yaşamından alınarak herkes için olanaklı hale getirilmiştir. Aynı zamanda gündelik yaşam içinde öğretinin nerede durması gerektiğini söylemektedir. Her an her koşulda kişi aydınlanma için uğraş verebilir çünkü aydınlanma onun doğasında zaten vardır ve önemli olan bunu açığa çıkarmak, pek çok kullanılmamaktan körelmiş yeti gibi onu boş geçmemektir.

Dogen’e göre, aydınlanma gizemli-içrek bir şey değildir ve önemli olan dikkati aydınlanma üzerine verebilmektir. Bu, gizemden arındırma amacı, ortalama insanın aydınlanma hedefine ulaşmaktaki güçlüklerini ortadan kaldırmayı hedef haline getirir. Hatta belirli bir zihinsel düzeyden yoksun kimseler bile Dogen’e göre zihinlerini denetim altına alabilirler ve örneğin pirinç tarlalarında bile aydınlanma için adım atabilirlerdi. Son olarak, öğretinin ortalama bir kişi için mümkün olabilmesi, nihai olarak, tek gereksinimin, hiçbir şeyin daha üstün veya harika olmadığı, doğuştan gelen bir haysiyet ve mükemmellik olduğu ve bu mümkün olduğunca kesin bir güvence veya inanç olması mümkün hale gelmiştir. Gerçek hayatın sıradan yapılarına ve isteklerine karşı özverili dikkatle hayata geçirilmesi olanaklıdır artık. Dogen’in en büyük adımı, şüphesiz bu olmuştur.

________________

*Yazı, Francis H. Cook’un Enlightenment in Dogen’s Zen adlı otuz sayfalık makalesinin gözden geçirilerek özet halinde sunulmuş çevirisidir.

Çeviri notları

1) Soto Zen: Sōtō Zen (Çince: Caodong), ya da Sōtō okulu (Japonca: 曹洞宗, Sotoshū), Japonya’daki üç büyük Zen Budist mezhepten biridir. Diğer iki mezhep ise Rinzai okulu ve Ōbaku’dur. Okul ilk defa Çin’de Tang Hanedanı döneminde Dongshan Liangjie tarafından Caodong adıyla kurulmuş, 13. yüzyılda Dogen Zenji tarafından Japonya’ya getirilmiştir. Günümüzde Japonya’da Dogen, Keizan Jōkin ile birlikte Sōtō Zen’in iki kurucusundan biri olarak kabul edilir.

2) Dogen, temelde aydınlanmaya herkesin ulaşabileceğini söyler fakat bunun için meditasyonun (zazen) önemi oldukça fazladır.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu